Güneş Enerjisi nedir?
Dünyanın en görkemli ve temiz enerji kaynağının Güneş enerjisidir. Güneş enerjisi hem bol, hem sürekli ve yenilenebilir hem de bedava bir enerji kaynağıdır. Yakıt sorununun olmaması, işletme kolaylığı, mekanik yıpranma olmaması, modüler olması, çok kısa zamanda devreye alınabilmesi (azami bir yıl) gibi nedenlerle dünya genelinde güneş enerjisi kullanımı sürekli artmaktadır. Dünya’nın tüm yüzeyine bir yıl boyunca düşen güneş enerjisi, dünyanın bilinen kömür rezervinin 157, petrol rezervinin 516 katıdır. Güneş enerjisi, fotovoltaik piller olarak da anılan güneş pilleri vasıtasıyla elektrik elde etmede kullanılabilmektedir. Güneş pilleri, elektrik enerjisinin gerekli olduğu her uygulamada kullanılabilir.
Güneş Enerjisi Sistem Elemanları
Güneş Pilleri:
Güneş pilleri (fotovoltaik piller), yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren yarıiletken maddelerdir.
Akü Grubu: Güneş pilleri tarafından üretilen elektriğin daha sonra kullanılabilmesi amacı ile depolandığı ekipmandır.
İnvertör:
Güneş Panellerinde doğru akım üretilir.. Günlük hayatta ise genelde Alternatif Akımlı aletler kullanıldığı için akımın değiştirilmesi gerekir. Bu işlemi gerçekleştiren aygıta invertör denir.
Solar Regülatör:( Şarj Kontrol Cihazı olarak düzeltilmesi daha uygundur Piyasada bu adla anılmaktadır.) Panelde üretilen akımın akü sistemine veya direk kullanıma düzgün bir şekilde aktarılmasını ve panel ile akünün zarar görmesini engelleyen bir cihazdır.
Şebekeden Bağımsız Sistemler:
Genelde yerleşim birimlerinden uzakta olan ve Şehir Elektrik şebekesinin ulaşmadığı bölgelerde sadece yenilenebilir Enerji kaynağı ile beslenen sistemlerdir. Genelde bu bölgelere şebekenin getirilmesi Fotovoltaik sistem kurulum maliyetinden daha yüksek olmaktadır.
Şebekeye Bağlı Sistemler:
Bu tür sistemler iki başlık altında ele alınabilir. 1. şebekeye bağlı PV güç santralleri: güçleri 10kWp ile onlarca MWp arasında değişen PV sistemler olup, çoğunlukla yerel enerji gereksinimlerine destek olmak üzere kurulmuşlardır. Özellikle güç gereksiminin arttığı saatlerde yerel PV sistemlerini devreye sokacak düzenlemeler için ticari olarak enerji hatlarının geliştirilmesinden daha çekici olabilmektedir. 2. şebekeye bağlı Dağıtılmış PV güç sistemleri: son yıllarda yaygın hale gelen kullanıcıların bina çatı ve yüzeylerine yerleştirilen bu sistemler tipik olarak 1kWp 50 kWp arasında değişmekte olup iki yönlü sayaç uygulaması ile kullanılan PV gücü şebekeye verilmektedir.
16 Kasım 2009 Pazartesi
13 Kasım 2009 Cuma
Sıra Dışı doğa Olayları
Sıra Dışı Doğa Olayları
“Devam eden olimpiyatlarda bazı sporcular dünya rekorları kırdı. Halterde şu ana kadar kaldırılamayan
ağırlık, sırıkla atlamada en uzun yükseklik ve bayrak yarışında ise en kısa süreli koşu gerçekleştirildi.
Bu rekorların kırılması çok güç...”
Yukarıda anlatılan olaylar insanlar tarafından her zaman ulaşılması kolay olmayan değerlerdir. Dünya
üzerinde de buna benzer ekstrem doğa olayları yaşanmaktadır. Ancak doğa olayları herhangi bir yerde
normal sürecini yaşarken bazen bu seyrinin dışına çıkarak o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek
görülen olaylar şeklinde gerçekleşmektedir. Ekstrem olarak ifade edilen bu olaylar, doğal süreçler
üzerinde önemli etkilere sahiptir.
Ekstrem Sıcaklıklar (Aşırı Sıcaklar ve Soğuklar)
Herhangi bir yerde o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek görülen sıcaklık ve soğuklukların belli
bir süre yaşanması, başta insanlar olmak üzere bütün canlıları, olumsuz yönde etkilemektedir. Bugüne
kadar yapılan ölçümlere göre yeryüzünde şimdiye kadar en yüksek hava sıcaklığı 57 oC ile Afrika kıtasının
El Azizias kentinde (Libya) 13 Eylül 1922’de ölçülmüştür. Avrupa’da ise en yüksek hava sıcaklığı Sevilla
kentinde (İspanya) 4 Ağustos 1981’de 50 oC olarak kayıtlara geçmiştir.
Hava sıcaklığında ekstrem değerlerin görülmesinin doğal sistemler üzerindeki en önemli etkisi kuraklıktır.
Herhangi bir yerde hava sıcaklığının uzun süre aşırı yüksek veya aşırı düşük değerlerde seyretmesi
kuraklığa neden olur. Bu sürenin uzaması kuraklığın şiddetini de artırır. Örneğin, 1980 yılında ABD’de
görülen yüksek sıcaklık değerleri büyük bir kuraklığın yaşanmasına neden olmuştur. ABD’de 1997-2001
yılları arasında kış mevsiminde görülen ekstrem düşük sıcaklıklar çok büyük felaketlere sebep olmuştur.
Bu olaylara bağlı olarak birçok canlı türünde toplu ölümler meydana gelmiştir.
Türkiye, etkilendiği hava kütleleri, basınç yapılarının özelliği, genel fiziki coğrafya koşulları ve bulunduğu
enlem derecesi nedeniyle aşırı sıcak ve soğuklar ile kuraklığın sıkça görülebildiği bir ülkedir. Sibirya
kökenli karasal kutbi hava kütlesi ile denizel kutbi hava kütlesinin etkilemesi aşırı soğuk hava dalgasının
yaşanmasına neden olur. Bu durum insanların ve diğer canlıların yaşamlarını etkilemekte, akarsular,
göller ve göletler donmakta, enerji üretimi aksamakta ve büyük ekonomik kayıplar yaşanmaktadır.
Karasal tropikal hava kütlesinin belli dönemlerde yurdumuzun güney ve güneydoğu yönlerinde etkili
olması ekstrem sıcaklıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum canlı yaşamını ve ekonomik
faaliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de aşırı sıcaklıklar sonucu yaşanan olumsuzluklara örnekler veriniz.
Şiddetli Rüzgârlar ve Fırtınalar
Kasırga, hortum ya da tayfun aynı meteorolojik olayı anlatmakta kullanılan sözcüklerdir. Bunlar
tropikal alçak basınç etkisi ile oluşmaktadır. Bu fırtınalar sonucu çok büyük enerji açığa çıkmaktadır. Can
ve mal kaybına yol açan bu tropikal fırtınalar, yılın belli dönemlerinde belli bölgelerde ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, Hint Okyanusu’nda ocak-mart ayları arasındaki fırtınalar tayfun olarak adlandırılır. Hazirankasım
ayları arasında Florida’da saatte 80-120 km hızla ilerleyen tropikal hortumların çapı 300 ila 1000
km’yi bulur, güzergâhları binlerce km’ye uzanabilir ve etkileri bir hafta devam eder. Alçak basınç noktası
civarında, hızı saatte 300 km’yi bulabilen çok kuvvetli rüzgârlar oluşur. Bünyelerine aldıkları nem yüksek
irtifada yoğuşarak şiddetli yağmurlara dönüşür. Kasırga karaya ulaştığında giderek hız kaybetse de şiddetli
rüzgârlar ve yağışlarla büyük hasara neden olabilir. Deniz seviyesi birkaç metre yükselir, bu da su
baskınlarına yol açar. Örnek olarak 1900 yılının eylül ayında etkili olan kuvvetli rüzgârların meydana
getirdiği dalgalar nedeniyle Galveston/ Teksas’da çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, Galveston
şehrinin büyük bir bölümü sulara gömülmüştür.
Tayfunlar Asya’yı Vurdu
Vietnam’da meydana gelen Lekima tayfununun ardından bölgede durum endişe verici boyutlara
ulaştı. Çin’in güneydoğu kıyılarını vuran tropikal fırtınaysa büyük maddi hasara yol açmış durumda.
Güneydoğu Asya ülkelerinden Vietnam’da yaşanan Lekima tayfununun ardından hâlâ yüzlerce ev sular
altında. Tayfun, ülkenin orta kesimlerinde toprak kaymaları ve su baskınlarına yol açtı. Tayfun
nedeniyle çok sayıda ev oturulamaz hâle geldi. 15 bin hektar pirinç tarlası da sular altında kaldı.
Felaketin faturasının 40 milyon dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Tayvan’da yaşanan Krosa tayfunu
ise Çin kıyılarına doğru tropikal fırtınaya
dönüştü ve beraberinde getirdiği sağanak yağış
sellere yol açtı. 1,5 milyon kişinin tahliye edildiği
bölgede nehirlerin taşması bazı kentleri sular altında
bıraktı. Deniz ve hava ulaşımı bu durumdan
olumsuz etkilenirken, bazı yolların yıkılması
nedeniyle kara ulaşımı da aksadı. Yetkililer, bölge
halkını yağışların devam edeceği ve toprak kaymalarının
yaşanabileceği konusunda uyardı. Asya
ülkelerinden Çin, Tayvan, Filipinler ve Japonya’da
ağustos ayında başlayan tayfunlar yıl sonuna kadar
etkili oluyor.
Şiddetli depremler ya da volkanizma nedeniyle
okyanus tabanında kırılan büyük plakalar, okyanusta
büyük dalgalar meydana getirir . Bu dalgaların saatteki
hızı zaman zaman 800 km’ye kadar ulaşır. Kıyıya
doğru ilerleyen dalgalar sığ sahillere ulaştıklarında
hızları düşer fakat dalga boyu yükseklikleri artar.
Tsunami adı verilen dev dalgalar kıyıya ulaştıklarında
çok büyük tahribata neden olur. (Fotoğraf 1) Tsunami,
deniz dibinde meydana gelen volkanik patlamalar
sonucunda da oluşabilir. Örneğin, 22 Mayıs 1960’ta
Şili açıklarındaki bir depremin neden olduğu tsunami,
sadece Şili kıyılarını değil, Pasifik Okyanusu’nda 15
saatte 12 bin 500 km yol alarak Hawaii Adaları’nı da
etkilemiş, 22 saat sonra da Japonya kıyılarını sular
altında bırakmıştır. 1883 yılında Krakatua (Endonezya)
Yanardağı’nın püskürmesine bağlı olarak oluşan
tsunamiyle yüksekliği 35 metreye yaklaşan dalgalar,
Sumatra ve Java adalarında 36.500 kişinin ölümüne
Depremler
Çok sık görülen bir doğa olayı olan depremlerin
çoğu, insanlar tarafından hissedilmez. Ancak yıkıcı
olan depremler bazen doğada çeşitli değişimler meydana
getirir (Fotoğraf 2). Shensi (Çin), de 1556 yılında
yaşanan ve 830 000 kişinin yaşamını yitirdiği
deprem tarihe can kaybının en fazla olduğu deprem
olarak geçmiştir. Ülkemizde 26 Aralık 1939 yılında
Erzincan’da yaşanan 8,0 şiddetindeki depremde
30.000 civarında insan hayatını kaybetmiştir.
Bir deprem sonucunda doğada meydana gelen
olayları şu şekilde sıralayabiliriz: Yer sarsıntısı, fay
oluşumu, zemin sıvılaşması, yamaç ve çamur akıntısı,
tsunami, göllerde ve yeraltı su seviyelerinde
değişmeler, kaynak ve kaplıca sularında değişmeler.
Volkanik Olaylar
Volkanik faaliyetlerin oluşumunda ve devamında ekstrem durumların yaşanması doğa süreçleri
üzerinde önemli etkiler bırakabilmektedir. Patlamalar sonucu bol miktarda malzemenin yeryüzüne
püskürmesi ile bir yandan volkanik araziler oluşurken bir yandan da duman ve küller atmosferi kaplayarak
güneş ışınlarının yeryüzüne gelişini engeller (Fotoğraf 3). Böylece volkanik püskürmelerin şiddetine bağlı
olarak sıcaklık değerlerinde kısa süreli veya uzun süreli düşüşler görülür. Örneğin, 1883 yılında Krakatau
(Endonezya) Yanardağı’nın püskürmesi sonucunda
atmosferin alt katlarında sıcaklık değerleri 0,1
ile 0,3 C düşmüştür. Bu soğumanın etkisi yaklaşık
iki yıl kadar hissedilmiştir.
Sumatra’daki Toba Dağı yaklaşık 73.000 yıl
önce patlamış ve atmosfere yoğun bir şekilde kül
ve gaz yayılmıştır. Patlamanın şiddetiyle
gökyüzünün karardığı ve bölgede sıcaklık değerlerinin
önemli ölçüde azaldığı görülmüştür. Bu
nedenle iklimin Buzul Çağı’ndaki duruma
döndüğü tahmin edilmektedir. Günümüzde o
bölgede patlamadan geriye kalan 5-10 cm kalınlığında
kül tabakası mevcuttur. 1815’te
Tanbora’da (Endonezya) yaşanan yanardağ patlamasında
92.000 insan hayatını kaybetmiştir.
Okyanus tabanında meydana gelen püskürmeler
deniz suyu sıcaklığını artırmaktadır.
Okyanuslarda yaşayan birçok canlı bu durumdan
olumsuz yönde etkilenmektedir.
Buzul bölgelerinde meydana gelen püskürmeler
buzulların hızla erimesine sebep olmakta ve buzul erimeleri neticesinde büyük sel felaketleri yaşanmaktadır.
Aşırı Yağışlar
Aşırı yağışlar, yağmur, kar ve dolu şeklinde gerçekleşir. Sel ve taşkınlar, aşırı yağışların ortaya
çıkardığı en önemli sorunlardır. Sel ve su baskınları bazen çok tehlikeli boyutlara varabilir. Tarihte büyük
hasar veren çok sayıda sel felaketi yaşanmıştır.
Fotoğraf 3: Atmosferi küllerle kaplayan volkan
püskürmesi
Fotoğraf 2: Deprem sonrası bir görünüm
Kobe (Japonya ),1995
Kuraklık
“Yağışların kaydedilen normal seviyenin altına
düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının bu
durumdan olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik
dengede bozulmanın gerçekleşmesi ile kuraklık
yaşanır.
Ekstrem olaylardan biri olan kuraklık yavaş
gelişir, fakat etkisi uzun sürer. Meteorolojik karakterli
doğal afetler içinde tahmini en zor olanıdır
ancak etkileri diğerlerine göre daha geniş kapsamlıdır.
Yüksek sıcaklıkla birlikte şiddetli rüzgâr ve
düşük nem miktarı gibi diğer değişkenlerde birçok
bölgede kuraklığın oluşmasında etkili olur.
Sıcaklığın etkileri doğrudan ya da dolaylı olabilir.
Tarımsal ürünlerde, otlaklarda ve ormanlık alanlarda
azalma, yangınlarda artma, su seviyesinde
düşme, hayvanların ölüm oranında yükselme, balık
türlerinin zarar görmesi veya yok olması kuraklığın
doğrudan etkilerine örnek olarak gösterilebilir
(Fotoğraf 4).
1907 yılında Çin’de etkili olan kuraklık sonucu
yaşanan açlıktan yaklaşık 24 milyon insan etkilenmiştir.
1965-1967 yılları arasında Hindistan’da
hüküm süren kuraklık 1,5 milyon civarında insanın
ölümüne neden olmuştur.
Azap Gölü
Aydın-Muğla il sınırındaki Azap Gölü sığ ve
köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu,
besince zengin bir göldür ve yüksek biyolojik
çeşitlilik barındırıyor. Hem kuşlar hem de
değişik canlılar için sazlıklar hayati önem taşır.
Azap Gölü değişik özelliklerdeki zengin bitki
çeşitliliği ile çok sayıda kuşa kuluçka imkânı
sağlamakta, göç esnasında konaklayan ve
kışlayan kuşlar için cazip bir ortam oluşturmaktadır.
Azap Gölü Çöl Oldu
Küresel ısınma sonucu meydana gelen kuraklık,
Ege Bölgesi'nde sulak alanları tehdit ediyor.
Büyük Menderes deltası ve Bafa Gölü'nden sonra
3. büyük sulak alan olan Azap Gölü de kuraklıktan
etkilendi. Bir yıl öncesine kadar binlerce su
kuşunun barındığı Azap Gölü'nde birçok sualtı
canlısı ve birçok yaban hayvanı hayatını devam
ettiriyordu. Ancak bugün Azap Gölü'nün içinde
kuraklık yüzünden traktörler dolaşmaya başladı.
Basından, 27 Ağustos 2007
Heyelanlar, yeryüzünde çok yaygın olarak görülen ve sık aralıklarla meydana gelen bir kütle hareketidir.
Heyelanlara bağlı olarak ağaçlar ve bitkiler, toprak tabakası ve anakaya ile birlikte yerinden
sökülerek yamaç aşağı taşınır. Bu olaya bağlı olarak bölgede bitki örtüsünün özelliği bozulur. Bağ, bahçe
ve tarla gibi tarım alanlarındaki verimli topraklar, heyelanla taşınan verimsiz materyalle örtülür. Tarımsal
hasar ve toprak kaybı olmakta, doğal hayat kesintiye uğramakta, bazı canlılar yok olmakta, göller oluşmakta
(Ülkemizde Tortum ve Sera göllerinin oluşumu), akarsuların yatağı değişmektedir.
9 Ekim 1963 günü İtalya’nın kuzeyindeki
Vaiont baraj gölünde meydana gelen yamaç
akması (heyelan) sonucunda yaşanan sel
felaketinde 3000 dolayında insan yaşamını
yitirmiş, önemli ölçüde mal kayıpları olmuştur.
1990 yılında Hawaii, Kolombiya ve Japonya’da,
1991 yılında da Filipinler’de volkan püskürmesine
bağlı olarak yaşanan çamur akıntısı kütle
hareketlerine örnek gösterilebilir.
E t k i n l i k
Yukarıdaki fotoğraflarda hangi tür ekstrem olaylara örnekler görülmektedir? Bu olayların oluşumunu
ve doğal süreçlere etkisini aşağıdaki tabloya yazınız.
Heyelanlar
Ekstrem Durum Oluşum Nedeni Doğal Sürece Etkisi
Kuraklık
Sel ve taşkın
Volkanizma
“Devam eden olimpiyatlarda bazı sporcular dünya rekorları kırdı. Halterde şu ana kadar kaldırılamayan
ağırlık, sırıkla atlamada en uzun yükseklik ve bayrak yarışında ise en kısa süreli koşu gerçekleştirildi.
Bu rekorların kırılması çok güç...”
Yukarıda anlatılan olaylar insanlar tarafından her zaman ulaşılması kolay olmayan değerlerdir. Dünya
üzerinde de buna benzer ekstrem doğa olayları yaşanmaktadır. Ancak doğa olayları herhangi bir yerde
normal sürecini yaşarken bazen bu seyrinin dışına çıkarak o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek
görülen olaylar şeklinde gerçekleşmektedir. Ekstrem olarak ifade edilen bu olaylar, doğal süreçler
üzerinde önemli etkilere sahiptir.
Ekstrem Sıcaklıklar (Aşırı Sıcaklar ve Soğuklar)
Herhangi bir yerde o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek görülen sıcaklık ve soğuklukların belli
bir süre yaşanması, başta insanlar olmak üzere bütün canlıları, olumsuz yönde etkilemektedir. Bugüne
kadar yapılan ölçümlere göre yeryüzünde şimdiye kadar en yüksek hava sıcaklığı 57 oC ile Afrika kıtasının
El Azizias kentinde (Libya) 13 Eylül 1922’de ölçülmüştür. Avrupa’da ise en yüksek hava sıcaklığı Sevilla
kentinde (İspanya) 4 Ağustos 1981’de 50 oC olarak kayıtlara geçmiştir.
Hava sıcaklığında ekstrem değerlerin görülmesinin doğal sistemler üzerindeki en önemli etkisi kuraklıktır.
Herhangi bir yerde hava sıcaklığının uzun süre aşırı yüksek veya aşırı düşük değerlerde seyretmesi
kuraklığa neden olur. Bu sürenin uzaması kuraklığın şiddetini de artırır. Örneğin, 1980 yılında ABD’de
görülen yüksek sıcaklık değerleri büyük bir kuraklığın yaşanmasına neden olmuştur. ABD’de 1997-2001
yılları arasında kış mevsiminde görülen ekstrem düşük sıcaklıklar çok büyük felaketlere sebep olmuştur.
Bu olaylara bağlı olarak birçok canlı türünde toplu ölümler meydana gelmiştir.
Türkiye, etkilendiği hava kütleleri, basınç yapılarının özelliği, genel fiziki coğrafya koşulları ve bulunduğu
enlem derecesi nedeniyle aşırı sıcak ve soğuklar ile kuraklığın sıkça görülebildiği bir ülkedir. Sibirya
kökenli karasal kutbi hava kütlesi ile denizel kutbi hava kütlesinin etkilemesi aşırı soğuk hava dalgasının
yaşanmasına neden olur. Bu durum insanların ve diğer canlıların yaşamlarını etkilemekte, akarsular,
göller ve göletler donmakta, enerji üretimi aksamakta ve büyük ekonomik kayıplar yaşanmaktadır.
Karasal tropikal hava kütlesinin belli dönemlerde yurdumuzun güney ve güneydoğu yönlerinde etkili
olması ekstrem sıcaklıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum canlı yaşamını ve ekonomik
faaliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de aşırı sıcaklıklar sonucu yaşanan olumsuzluklara örnekler veriniz.
Şiddetli Rüzgârlar ve Fırtınalar
Kasırga, hortum ya da tayfun aynı meteorolojik olayı anlatmakta kullanılan sözcüklerdir. Bunlar
tropikal alçak basınç etkisi ile oluşmaktadır. Bu fırtınalar sonucu çok büyük enerji açığa çıkmaktadır. Can
ve mal kaybına yol açan bu tropikal fırtınalar, yılın belli dönemlerinde belli bölgelerde ortaya çıkmaktadır.
Örneğin, Hint Okyanusu’nda ocak-mart ayları arasındaki fırtınalar tayfun olarak adlandırılır. Hazirankasım
ayları arasında Florida’da saatte 80-120 km hızla ilerleyen tropikal hortumların çapı 300 ila 1000
km’yi bulur, güzergâhları binlerce km’ye uzanabilir ve etkileri bir hafta devam eder. Alçak basınç noktası
civarında, hızı saatte 300 km’yi bulabilen çok kuvvetli rüzgârlar oluşur. Bünyelerine aldıkları nem yüksek
irtifada yoğuşarak şiddetli yağmurlara dönüşür. Kasırga karaya ulaştığında giderek hız kaybetse de şiddetli
rüzgârlar ve yağışlarla büyük hasara neden olabilir. Deniz seviyesi birkaç metre yükselir, bu da su
baskınlarına yol açar. Örnek olarak 1900 yılının eylül ayında etkili olan kuvvetli rüzgârların meydana
getirdiği dalgalar nedeniyle Galveston/ Teksas’da çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, Galveston
şehrinin büyük bir bölümü sulara gömülmüştür.
Tayfunlar Asya’yı Vurdu
Vietnam’da meydana gelen Lekima tayfununun ardından bölgede durum endişe verici boyutlara
ulaştı. Çin’in güneydoğu kıyılarını vuran tropikal fırtınaysa büyük maddi hasara yol açmış durumda.
Güneydoğu Asya ülkelerinden Vietnam’da yaşanan Lekima tayfununun ardından hâlâ yüzlerce ev sular
altında. Tayfun, ülkenin orta kesimlerinde toprak kaymaları ve su baskınlarına yol açtı. Tayfun
nedeniyle çok sayıda ev oturulamaz hâle geldi. 15 bin hektar pirinç tarlası da sular altında kaldı.
Felaketin faturasının 40 milyon dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Tayvan’da yaşanan Krosa tayfunu
ise Çin kıyılarına doğru tropikal fırtınaya
dönüştü ve beraberinde getirdiği sağanak yağış
sellere yol açtı. 1,5 milyon kişinin tahliye edildiği
bölgede nehirlerin taşması bazı kentleri sular altında
bıraktı. Deniz ve hava ulaşımı bu durumdan
olumsuz etkilenirken, bazı yolların yıkılması
nedeniyle kara ulaşımı da aksadı. Yetkililer, bölge
halkını yağışların devam edeceği ve toprak kaymalarının
yaşanabileceği konusunda uyardı. Asya
ülkelerinden Çin, Tayvan, Filipinler ve Japonya’da
ağustos ayında başlayan tayfunlar yıl sonuna kadar
etkili oluyor.
Şiddetli depremler ya da volkanizma nedeniyle
okyanus tabanında kırılan büyük plakalar, okyanusta
büyük dalgalar meydana getirir . Bu dalgaların saatteki
hızı zaman zaman 800 km’ye kadar ulaşır. Kıyıya
doğru ilerleyen dalgalar sığ sahillere ulaştıklarında
hızları düşer fakat dalga boyu yükseklikleri artar.
Tsunami adı verilen dev dalgalar kıyıya ulaştıklarında
çok büyük tahribata neden olur. (Fotoğraf 1) Tsunami,
deniz dibinde meydana gelen volkanik patlamalar
sonucunda da oluşabilir. Örneğin, 22 Mayıs 1960’ta
Şili açıklarındaki bir depremin neden olduğu tsunami,
sadece Şili kıyılarını değil, Pasifik Okyanusu’nda 15
saatte 12 bin 500 km yol alarak Hawaii Adaları’nı da
etkilemiş, 22 saat sonra da Japonya kıyılarını sular
altında bırakmıştır. 1883 yılında Krakatua (Endonezya)
Yanardağı’nın püskürmesine bağlı olarak oluşan
tsunamiyle yüksekliği 35 metreye yaklaşan dalgalar,
Sumatra ve Java adalarında 36.500 kişinin ölümüne
Depremler
Çok sık görülen bir doğa olayı olan depremlerin
çoğu, insanlar tarafından hissedilmez. Ancak yıkıcı
olan depremler bazen doğada çeşitli değişimler meydana
getirir (Fotoğraf 2). Shensi (Çin), de 1556 yılında
yaşanan ve 830 000 kişinin yaşamını yitirdiği
deprem tarihe can kaybının en fazla olduğu deprem
olarak geçmiştir. Ülkemizde 26 Aralık 1939 yılında
Erzincan’da yaşanan 8,0 şiddetindeki depremde
30.000 civarında insan hayatını kaybetmiştir.
Bir deprem sonucunda doğada meydana gelen
olayları şu şekilde sıralayabiliriz: Yer sarsıntısı, fay
oluşumu, zemin sıvılaşması, yamaç ve çamur akıntısı,
tsunami, göllerde ve yeraltı su seviyelerinde
değişmeler, kaynak ve kaplıca sularında değişmeler.
Volkanik Olaylar
Volkanik faaliyetlerin oluşumunda ve devamında ekstrem durumların yaşanması doğa süreçleri
üzerinde önemli etkiler bırakabilmektedir. Patlamalar sonucu bol miktarda malzemenin yeryüzüne
püskürmesi ile bir yandan volkanik araziler oluşurken bir yandan da duman ve küller atmosferi kaplayarak
güneş ışınlarının yeryüzüne gelişini engeller (Fotoğraf 3). Böylece volkanik püskürmelerin şiddetine bağlı
olarak sıcaklık değerlerinde kısa süreli veya uzun süreli düşüşler görülür. Örneğin, 1883 yılında Krakatau
(Endonezya) Yanardağı’nın püskürmesi sonucunda
atmosferin alt katlarında sıcaklık değerleri 0,1
ile 0,3 C düşmüştür. Bu soğumanın etkisi yaklaşık
iki yıl kadar hissedilmiştir.
Sumatra’daki Toba Dağı yaklaşık 73.000 yıl
önce patlamış ve atmosfere yoğun bir şekilde kül
ve gaz yayılmıştır. Patlamanın şiddetiyle
gökyüzünün karardığı ve bölgede sıcaklık değerlerinin
önemli ölçüde azaldığı görülmüştür. Bu
nedenle iklimin Buzul Çağı’ndaki duruma
döndüğü tahmin edilmektedir. Günümüzde o
bölgede patlamadan geriye kalan 5-10 cm kalınlığında
kül tabakası mevcuttur. 1815’te
Tanbora’da (Endonezya) yaşanan yanardağ patlamasında
92.000 insan hayatını kaybetmiştir.
Okyanus tabanında meydana gelen püskürmeler
deniz suyu sıcaklığını artırmaktadır.
Okyanuslarda yaşayan birçok canlı bu durumdan
olumsuz yönde etkilenmektedir.
Buzul bölgelerinde meydana gelen püskürmeler
buzulların hızla erimesine sebep olmakta ve buzul erimeleri neticesinde büyük sel felaketleri yaşanmaktadır.
Aşırı Yağışlar
Aşırı yağışlar, yağmur, kar ve dolu şeklinde gerçekleşir. Sel ve taşkınlar, aşırı yağışların ortaya
çıkardığı en önemli sorunlardır. Sel ve su baskınları bazen çok tehlikeli boyutlara varabilir. Tarihte büyük
hasar veren çok sayıda sel felaketi yaşanmıştır.
Fotoğraf 3: Atmosferi küllerle kaplayan volkan
püskürmesi
Fotoğraf 2: Deprem sonrası bir görünüm
Kobe (Japonya ),1995
Kuraklık
“Yağışların kaydedilen normal seviyenin altına
düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının bu
durumdan olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik
dengede bozulmanın gerçekleşmesi ile kuraklık
yaşanır.
Ekstrem olaylardan biri olan kuraklık yavaş
gelişir, fakat etkisi uzun sürer. Meteorolojik karakterli
doğal afetler içinde tahmini en zor olanıdır
ancak etkileri diğerlerine göre daha geniş kapsamlıdır.
Yüksek sıcaklıkla birlikte şiddetli rüzgâr ve
düşük nem miktarı gibi diğer değişkenlerde birçok
bölgede kuraklığın oluşmasında etkili olur.
Sıcaklığın etkileri doğrudan ya da dolaylı olabilir.
Tarımsal ürünlerde, otlaklarda ve ormanlık alanlarda
azalma, yangınlarda artma, su seviyesinde
düşme, hayvanların ölüm oranında yükselme, balık
türlerinin zarar görmesi veya yok olması kuraklığın
doğrudan etkilerine örnek olarak gösterilebilir
(Fotoğraf 4).
1907 yılında Çin’de etkili olan kuraklık sonucu
yaşanan açlıktan yaklaşık 24 milyon insan etkilenmiştir.
1965-1967 yılları arasında Hindistan’da
hüküm süren kuraklık 1,5 milyon civarında insanın
ölümüne neden olmuştur.
Azap Gölü
Aydın-Muğla il sınırındaki Azap Gölü sığ ve
köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu,
besince zengin bir göldür ve yüksek biyolojik
çeşitlilik barındırıyor. Hem kuşlar hem de
değişik canlılar için sazlıklar hayati önem taşır.
Azap Gölü değişik özelliklerdeki zengin bitki
çeşitliliği ile çok sayıda kuşa kuluçka imkânı
sağlamakta, göç esnasında konaklayan ve
kışlayan kuşlar için cazip bir ortam oluşturmaktadır.
Azap Gölü Çöl Oldu
Küresel ısınma sonucu meydana gelen kuraklık,
Ege Bölgesi'nde sulak alanları tehdit ediyor.
Büyük Menderes deltası ve Bafa Gölü'nden sonra
3. büyük sulak alan olan Azap Gölü de kuraklıktan
etkilendi. Bir yıl öncesine kadar binlerce su
kuşunun barındığı Azap Gölü'nde birçok sualtı
canlısı ve birçok yaban hayvanı hayatını devam
ettiriyordu. Ancak bugün Azap Gölü'nün içinde
kuraklık yüzünden traktörler dolaşmaya başladı.
Basından, 27 Ağustos 2007
Heyelanlar, yeryüzünde çok yaygın olarak görülen ve sık aralıklarla meydana gelen bir kütle hareketidir.
Heyelanlara bağlı olarak ağaçlar ve bitkiler, toprak tabakası ve anakaya ile birlikte yerinden
sökülerek yamaç aşağı taşınır. Bu olaya bağlı olarak bölgede bitki örtüsünün özelliği bozulur. Bağ, bahçe
ve tarla gibi tarım alanlarındaki verimli topraklar, heyelanla taşınan verimsiz materyalle örtülür. Tarımsal
hasar ve toprak kaybı olmakta, doğal hayat kesintiye uğramakta, bazı canlılar yok olmakta, göller oluşmakta
(Ülkemizde Tortum ve Sera göllerinin oluşumu), akarsuların yatağı değişmektedir.
9 Ekim 1963 günü İtalya’nın kuzeyindeki
Vaiont baraj gölünde meydana gelen yamaç
akması (heyelan) sonucunda yaşanan sel
felaketinde 3000 dolayında insan yaşamını
yitirmiş, önemli ölçüde mal kayıpları olmuştur.
1990 yılında Hawaii, Kolombiya ve Japonya’da,
1991 yılında da Filipinler’de volkan püskürmesine
bağlı olarak yaşanan çamur akıntısı kütle
hareketlerine örnek gösterilebilir.
E t k i n l i k
Yukarıdaki fotoğraflarda hangi tür ekstrem olaylara örnekler görülmektedir? Bu olayların oluşumunu
ve doğal süreçlere etkisini aşağıdaki tabloya yazınız.
Heyelanlar
Ekstrem Durum Oluşum Nedeni Doğal Sürece Etkisi
Kuraklık
Sel ve taşkın
Volkanizma
11 Kasım 2009 Çarşamba
dag vadi meltemleri.swf animasyonu
dag vadi meltemleri.swf
Dosyayı İndirme Linki:
dağ-vadi meltemi animasyonunu indirmek için tıkla.
Nizamettin AKTAŞ
Hocama Teşekkürler...
Dosyayı İndirme Linki:
dağ-vadi meltemi animasyonunu indirmek için tıkla.
Nizamettin AKTAŞ
Hocama Teşekkürler...
10 Kasım 2009 Salı
Lise1 Dış Kuvvetlerden Karstik Şekiller
Karstik şekiller
karst topografyası
indirmek içi bağlantıya tıklayın:
http://www.cografyaokulu.net/dosyalar/cografya9/karstiksekiller.ppt
karst topografyası
indirmek içi bağlantıya tıklayın:
http://www.cografyaokulu.net/dosyalar/cografya9/karstiksekiller.ppt
7 Kasım 2009 Cumartesi
Coğrafya Derslerinde İnternet'ten Yararlanma
Günümüzde, dünya ölçeğinde birçok alanda büyük değişimler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlardan birisi de bilgisayar destekli öğretimin yaygınlaşması ve İnternet'in yaygın ve yoğun bir biçimde kullanılmaya başlanmasıdır. Yakın gelecekte, bu gelişmelerin önemini iyi kavrayan ve gereğini yerine getiren toplumlar, gelişmelere yön verebilecek ve yaşanacak süreçte daha bilgili, daha gelişmiş bir düzeye ulaşacaklardır. Bilgi teknolojilerini etkin ve etkili kullanan toplumlar ile kullanamayan toplumlar arasında her zaman var olan uçurum günümüzde giderek artmaktadır. ''Sayısal Yarılma'' (Digital Divide) olarak adlandırılan bu uçurum, belirlenen katsayının altında kalan ülkeler için yakın bir gelecekte önemli bir sorun oluşturacaktır. Bu sorunun aşılması ise ancak eğitim alanında yapılacak değişim, gelişim ve yeniliklerle mümkün olabilecektir.
Bilgi teknolojilerinde meydana gelen önemli gelişmelere bağlı olarak bilginin elektronik ortamlarda hızla yayıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bilgi otoyolu olarak tanımlanan İnternet'in yaygınlaşması ile dileyen herkes bilgilere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Toplumlar ve bireyler arasında bilginin bu hızlı paylaşımı ile bilim ve teknoloji alanında uluslararası ilişkiler ve deneyimler de artmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak değişen uygulamalar, hemen hemen tüm sektörleri değişen düzeylerde etkilemektedir. Hiç şüphesiz, bu sürecin en fazla etkilediği ve bu etkinin giderek artacağı sahalardan birisi de eğitim alanıdır. Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak eğitim sistemlerinde yeni uygulamalara ve yöntemlere bağlı olarak yeni modellerin ve öğretim stratejilerinin oluşturulması bir gereksinim olarak ortaya çıkmaktadır. Teknolojik gelişmelerden etkilenen toplumların değişen gereksinimlerinin karşılanması için eğitim hedeflerinde de bir değişim yaşanması zorunlu görünmektedir.
Artan bilgi trafiği ve bilgiye erişim kolaylıkları bilişim teknolojilerini ve interneti öğrenme ortamlarına adapte edebilen okulları ve öğretmenleri gerekli kılmaktadır. Gerekli alt yapının yanı sıra teknolojik araçların etkin kullanımı için öğretmenlerimizin gerekli donanıma sahip olarak yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bilgisayara dayalı teknolojilerin eğitim ve öğretim etkinliklerinde etkin kullanımının bilgi çağının bireylerinin yetiştirilmesinde önemli bir rolü olduğu yadsınamaz.
Coğrafya dersleri, yapısal özellikleri nedeniyle, eğitim teknolojilerinden yararlanmaya son derece elverişlidir. Çeşitli elektronik eğitim araçlarının coğrafya derslerinde öteden beri kullanılması kalıcı ve etkili bir öğrenmeye yardımcı olmaktadır. Son yıllarda ise İnternet, coğrafya öğretiminde sıkça yararlanılan en önemli teknolojik araçlardan birisi haline gelmiştir. Bu sonsuz bilgi kaynağı olarak görülebilen olanağın işlevleriyle ilgili bazı bilgilerin paylaşılması öğretmenlerimizin coğrafya konularının öğretiminde internetten yararlanmalarına katkıda bulunacaktır.
Bilgi teknolojilerinde meydana gelen önemli gelişmelere bağlı olarak bilginin elektronik ortamlarda hızla yayıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bilgi otoyolu olarak tanımlanan İnternet'in yaygınlaşması ile dileyen herkes bilgilere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Toplumlar ve bireyler arasında bilginin bu hızlı paylaşımı ile bilim ve teknoloji alanında uluslararası ilişkiler ve deneyimler de artmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak değişen uygulamalar, hemen hemen tüm sektörleri değişen düzeylerde etkilemektedir. Hiç şüphesiz, bu sürecin en fazla etkilediği ve bu etkinin giderek artacağı sahalardan birisi de eğitim alanıdır. Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak eğitim sistemlerinde yeni uygulamalara ve yöntemlere bağlı olarak yeni modellerin ve öğretim stratejilerinin oluşturulması bir gereksinim olarak ortaya çıkmaktadır. Teknolojik gelişmelerden etkilenen toplumların değişen gereksinimlerinin karşılanması için eğitim hedeflerinde de bir değişim yaşanması zorunlu görünmektedir.
Artan bilgi trafiği ve bilgiye erişim kolaylıkları bilişim teknolojilerini ve interneti öğrenme ortamlarına adapte edebilen okulları ve öğretmenleri gerekli kılmaktadır. Gerekli alt yapının yanı sıra teknolojik araçların etkin kullanımı için öğretmenlerimizin gerekli donanıma sahip olarak yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bilgisayara dayalı teknolojilerin eğitim ve öğretim etkinliklerinde etkin kullanımının bilgi çağının bireylerinin yetiştirilmesinde önemli bir rolü olduğu yadsınamaz.
Coğrafya dersleri, yapısal özellikleri nedeniyle, eğitim teknolojilerinden yararlanmaya son derece elverişlidir. Çeşitli elektronik eğitim araçlarının coğrafya derslerinde öteden beri kullanılması kalıcı ve etkili bir öğrenmeye yardımcı olmaktadır. Son yıllarda ise İnternet, coğrafya öğretiminde sıkça yararlanılan en önemli teknolojik araçlardan birisi haline gelmiştir. Bu sonsuz bilgi kaynağı olarak görülebilen olanağın işlevleriyle ilgili bazı bilgilerin paylaşılması öğretmenlerimizin coğrafya konularının öğretiminde internetten yararlanmalarına katkıda bulunacaktır.
Deniz suyu niçin tuzludur?
Yirminci yüzyılın başlarında bilim insanları bu konuyu çok basit bir şekilde açıklıyorlardı. Bu açıklamaya göre, her ne kadar nehirlerin suları tatlı ise de içlerinde bir miktar da erimiş mineral vardır. Yataklarındaki bu mineralleri ve içlerinde tuz bulunan kayaları erozyona uğratarak okyanuslara taşırlar. Bu mineraller içinde en çok olanı kimya dilinde sodyum klorür (NaCl) diye adlandırılan bildiğimiz sofra tuzudur ve bir daha karaya geri dönmez.
Bilim insanları bu teoriden yola çıkarak dünyanın yaşının da hesap edilebileceğine inanıyorlardı. Ancak nehirlerdeki tuz oranı ile okyanuslardaki tuz oranı mukayese edilerek yapılan hesaplamalarda dünyanın yaşı 300 milyon yıl çıktı. Dünyamız ise gerçekte 4,5 milyar küsur yaşındadır. Ayrıca bu teoriye göre denizlerdeki tuzun her geçen yıl artması gerekir. Her ne kadar denizlerdeki tuz oranı bölgelere ve zamana göre değişiklik gösterse de içindeki belli başlı elementlerin yoğunluklarının yüz milyonlarca yıl hemen hemen aynı kaldıkları bilinmektedir. Öyleyse bu yüksek miktardaki tuz başlangıçta denizlere nereden gelmiştir? Bilim insanları da tam olarak bilemiyorlar ve emin değiller ama iyi bir tahminleri var.
Tuz iki çeşit atomdan yapılmıştır. Sodyum (Na) ve Klor (Cl). Bilim insanları Sodyum’un ilk teoride olduğu gibi nehirler yolu ile karalardan denizlere taşındığını, Klor’un ise dünya tarihinin ilk dönemlerinde, yer kabuğu ile yer merkezi arasında kalan katmanlardan, okyanusların diplerindeki çatlaklar ve volkanlar yolu ile denize karıştığını ve bu ikisinin birleşerek denizin tuzunu oluşturduklarını tahmin ediyorlar. Ama hala niçin denizlerin gittikçe tuzlu olmadığının cevabını alabilmiş değiliz.
Bilim insanları bunun açıklamasını da şöyle yapıyorlar: Tuz nehirler yolu ile denizlere ilave edilmektedir, ama aynı zamanda denizdeki diğer kimyasallarla birleşerek, okyanus tabanındaki kayalar tarafından emilerek veya deniz suyunun çözeltisinden ayrılıp çökelti haline gelerek bir şekilde deniz suyunun içinden eksilmektedir. Yüz milyonlarca yıl, eksiltme ve ilave etme yolu ile deniz suyunun tuzluluk oranını hep aynı tutan bu müthiş ayar gerçekten çok etkileyici.
Bilim insanları bu teoriden yola çıkarak dünyanın yaşının da hesap edilebileceğine inanıyorlardı. Ancak nehirlerdeki tuz oranı ile okyanuslardaki tuz oranı mukayese edilerek yapılan hesaplamalarda dünyanın yaşı 300 milyon yıl çıktı. Dünyamız ise gerçekte 4,5 milyar küsur yaşındadır. Ayrıca bu teoriye göre denizlerdeki tuzun her geçen yıl artması gerekir. Her ne kadar denizlerdeki tuz oranı bölgelere ve zamana göre değişiklik gösterse de içindeki belli başlı elementlerin yoğunluklarının yüz milyonlarca yıl hemen hemen aynı kaldıkları bilinmektedir. Öyleyse bu yüksek miktardaki tuz başlangıçta denizlere nereden gelmiştir? Bilim insanları da tam olarak bilemiyorlar ve emin değiller ama iyi bir tahminleri var.
Tuz iki çeşit atomdan yapılmıştır. Sodyum (Na) ve Klor (Cl). Bilim insanları Sodyum’un ilk teoride olduğu gibi nehirler yolu ile karalardan denizlere taşındığını, Klor’un ise dünya tarihinin ilk dönemlerinde, yer kabuğu ile yer merkezi arasında kalan katmanlardan, okyanusların diplerindeki çatlaklar ve volkanlar yolu ile denize karıştığını ve bu ikisinin birleşerek denizin tuzunu oluşturduklarını tahmin ediyorlar. Ama hala niçin denizlerin gittikçe tuzlu olmadığının cevabını alabilmiş değiliz.
Bilim insanları bunun açıklamasını da şöyle yapıyorlar: Tuz nehirler yolu ile denizlere ilave edilmektedir, ama aynı zamanda denizdeki diğer kimyasallarla birleşerek, okyanus tabanındaki kayalar tarafından emilerek veya deniz suyunun çözeltisinden ayrılıp çökelti haline gelerek bir şekilde deniz suyunun içinden eksilmektedir. Yüz milyonlarca yıl, eksiltme ve ilave etme yolu ile deniz suyunun tuzluluk oranını hep aynı tutan bu müthiş ayar gerçekten çok etkileyici.
Dünyanın Döndüğünü neden hissetmeyiz?
Dünya Ekvator’da saatte 1670, Türkiye’de ise 800 kilometre hızla dönmektedir. Buna rağmen dünyanın döndüğü hissedilmez. Çünkü bizler de dünyayla birlikte büyük bir hızla hareket etmekteyiz. Birlikte döndüğümüzden dünyanın döndüğünü hissedemeyiz. Bu durum gözlerimizi kapadığımızda, sabit bir hızla giden bir uçak veya arabadaki hızı hissetmemeye benzer. Ayrıca dünya ile birlikte yaptığımız yolculukta hareketler sabit hızda olup, mesafelerin uzun olması nedeniyle yörüngeler düzmüş gibi algılanır. Bu da hızın hissedilmemesinde bir etkendir.
Türkiye'deki Nüfusun Büyük Bir Kısmı Kıyı Kesimlerinde Toplanmıştır, Neden?
Denizlerin ılımanlaştırıcı etkisi, kıyı bölgelerinin iklimini olumlu yönde etkilemiştir. Ayrıca kıyı bölgelerinde yağış miktarı daha fazla, su kaynakları ve doğal bitki örtüsü daha zengindir. Kıyılarda; deniz taşımacılığı, balıkçılık, tarım ve kıyı turizmi olanaklarının bulunması da nüfusu çeken etkenler arasındadır. Bu nedenlerden dolayı; Türkiye'deki nüfusun büyük kısmı kıyı kesimlerinde toplanmıştır.
Coğrafya nedir? konusu nedir? bölümleri nelerdir?
COĞRAFYANIN TANIMI, KONUSU VE BÖLÜMLERİ
Coğrafya, geo (yer) ile graphein (tasvir etmek) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Coğrafyanın konusu yeryüzüdür. Coğrafyanın konusu içerisine yaşam içerisinde var olan birçok şey girmektedir. Örneğin çevreyi oluşturan taşküre (litosfer),suküre (hidrosfer), havaküre (atmosfer) ve canlılar küresi (biyosfer) coğrafyanın araştırması kapsamına girmektedir. Coğrafya, insanın yaşadığı doğal çevre ile ilişkilerini konu edinen bir bilimdir. Coğrafyanın tanımı yapılırken en çok yapılan hatalardan biri de coğrafyayı sadece bir dağın yüksekliğini bilmek ya da bir akarsuyun kaç km olduğunu bilmek sanmaktır. Biraz önce yapılan açıklamadan da anlaşılacağına göre doğal ortam ve bu doğal ortamın etkileri önemlidir. Bir coğrafyacı dağların yüksekliğini tam olarak bilmeyebilir ama o dağın tarım, ulaşım, turizm ve nüfuslanma üzerindeki etkilerini çok iyi bilir.
Coğrafya Biliminin İlkeleri:
Her bilim dalının olduğu gibi coğrafyanın da kendine özgü metot ve ilkeleri bulunmaktadır. Coğrafya bir olayı incelerken ilkelerden yararlanmaktadır. Bu ilkeler şunlardır;
1. Nedensellik İlkesi:
Coğrafi olayların araştırılması sırasında olayların nedenleri sorulmakta ve bunlara yanıtlar aranmaktadır. Örneğin Yağmur nasıl yağmaktadır? , Depreme neden olan faktörler nelerdir?
2. Dağılış İlkesi:
Coğrafi olayların yeryüzündeki dağılımı incelenmektedir. Coğrafyacı bir olayın sadece nedenini araştırmakla kalmaz bu olayın yeryüzü genelinde dağılımını da incelemektedir. Yukarıda sorulan sorulara coğrafyacı şöyle devam eder; Yağmurun ülkemizdeki coğrafi dağılımı nasıldır? Türkiye'de depremler hangi sahalarda daha fazladır ?
Dağılış ilkesi sadece coğrafyaya has bir özelliktir. Coğrafya'ya kimlik kazandıran ve diğer bilimlerden ayıran ilke dağılış ilkesidir.
Coğrafya'ya dağılış ilkesini Frederic Ratzel Kazandırmıştır.
3. Bağlılık İlkesi:
Coğrafi olayların birbirleri ile olan bağlantıları da incelenmektedir. Örneğin Yağışın basınçla, sıcaklığın Güneş ışınlarının düşme açısı ile olan ilişkisi ya da Dağlık ve engebelik alanların nüfus ve yerleşme üzerindeki etkileri de incelenmektedir.
Coğrafya Biliminin Yararlandığı Diğer Bilim Dalları :
1. Astronomi: Uzay bilimi
2. Jeoloji: Yer Bilimi
3. Jeofizik: Dünyanın içyapısını inceleyen bilim dalı
4. Hidroloji: Sular bilimi
5. Meteoroloji: Atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalı
6. Kartografya: Harita bilimi
7. Zooloji: Hayvan bilimi
8. Botanik: Bitki bilimi
9. Antropoloji: İnsan bilimi
10.Etnoloji: İnsan ırklarını inceleyen bilim dalı
11.Sosyoloji: Toplumu inceleyen bilim dalı
12.Demografi: Nüfus bilimi
Coğrafyanın Bölümleri :
Coğrafya incelemiş olduğu konuları göre iki bölüme ayrılmaktadır:
1. Genel Coğrafya
A. Fiziki Coğrafya
a) Jeomorfoloji
b) Klimatoloji
c) Biyocoğrafya
d) Hidrografya
B. Beşeri Coğrafya
C. Ekonomik Coğrafya
2. Yerel Coğrafya
A) Bölgeler Coğrafyası
B) Ülkeler Coğrafyası
C) Kıtalar coğrafyası
1. GENEL COĞRAFYA : Fiziki beşeri ve ekonomik olayların yeryüzünün tamamında ayrı ayrı ele almaktadır. Olayların meydana geliş nedenleri ve dağılışları incelenmektedir. Gözlem ve karşılaştırma yapılarak olaylar bir sınıflandırmaya çalışmaktadır. Genel coğrafya incelemiş olduğu konular bakımından üç bölüme ayrılmaktadır.
A) Fiziki Coğrafya : Yüzey şekilleri başta olmak üzere okyanuslar denizler göller ve akarsular gibi su küreyi oluşturan unsurlar da inceleme alanına girmektedir. Fiziki coğrafya denilince yeryüzünün dış görünümü aklımıza gelmelidir.
Jeomorfoloji ( Yüzey şekilleri bilimi ) : Yeryüzü şekillerinin oluşumlarını araştırır. Bunları sınıflandırır. Örneğin depremlerin meydana gelmesi gibi. Akarsuların oluşturmuş olduğu şekiller, buzul ve rüzgârların meydana getirdiği yer şekilleri jeomorfolojinin inceleme alanına girmektedir.
Klimatoloji ( İklim Bilgisi ) : Yeryüzündeki iklim tiplerini ve bu iklim tiplerinin coğrafi dağılımını incelemektedir. Örnek vermek gerekirse Tropikal iklimi meydana getiren şartlar ve bu iklimin görüldüğü yerler klimatoloji biliminin kapsamı alanına girmektedir.
Biyocoğrafya ( Canlılar coğrafyası ) : İnsan hariç yeryüzündeki diğer canlıların ( hayvan ve bitki) coğrafi dağılışını ve bu dağılışı etkileyen fiziki şartları incelemektedir. Örneğin küçükbaş hayvanların dağılım alanları ve bu dağılımda etkili olan iklim koşulları ve yer şekillerinin etkisi biyocoğrafyanın konusudur.
Hidrografya ( sular coğrafyası ) : Denizler, göller, akarsular ile yeraltı sularının özelliklerini inceler dağılışlarını açıklar.
B) Beşeri Coğrafya : Yeryüzündeki insan topluluklarının doğal ortamla olan ilişkilerini incelemektedir.
İnsanlara ait tüm özellikler beşeri coğrafyanın konusu içerisinde yer almaktadır. Örneğin İnsanların sayısı, yıldan yıla değişimi bu değişimde etkili olan faktörler, İnsanların yaş cinsiyet, medeni durum, çalışma koşulları, eğitim seviyesi gibi özellikleri beşeri coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.
C) Ekonomik Coğrafya : İnsanların yapmış olduğu faaliyetler ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır. Tarımı etkileyen şartlar, tarım ürünlerinin yetişme şartları, tarım ürünlerinin coğrafi dağılışı yine aynı sanayi, ulaşım, ticaret ve turizmi etkileyen olaylar da ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.
2. YEREL COĞRAFYA: Genel coğrafyanın incelemiş olduğu tüm konular yerel coğrafyanın konuları arasında yer almaktadır. Ancak yerel coğrafya olayları incelerken bir sınır belirtmektedir ve olayları daha dar bir çerçeve de incelemektedir. Örneğin rüzgâr oluşumuna neden olan faktörler genel coğrafyanın klimatoloji biliminin kapsamı içerisindedir. Ancak Türkiye'de etkili olan rüzgârlar yerel rüzgarlar yerel coğrafyanın konusuna girer.
Hazırlayan:
Mustafa YİĞİT
Coğrafya, geo (yer) ile graphein (tasvir etmek) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Coğrafyanın konusu yeryüzüdür. Coğrafyanın konusu içerisine yaşam içerisinde var olan birçok şey girmektedir. Örneğin çevreyi oluşturan taşküre (litosfer),suküre (hidrosfer), havaküre (atmosfer) ve canlılar küresi (biyosfer) coğrafyanın araştırması kapsamına girmektedir. Coğrafya, insanın yaşadığı doğal çevre ile ilişkilerini konu edinen bir bilimdir. Coğrafyanın tanımı yapılırken en çok yapılan hatalardan biri de coğrafyayı sadece bir dağın yüksekliğini bilmek ya da bir akarsuyun kaç km olduğunu bilmek sanmaktır. Biraz önce yapılan açıklamadan da anlaşılacağına göre doğal ortam ve bu doğal ortamın etkileri önemlidir. Bir coğrafyacı dağların yüksekliğini tam olarak bilmeyebilir ama o dağın tarım, ulaşım, turizm ve nüfuslanma üzerindeki etkilerini çok iyi bilir.
Coğrafya Biliminin İlkeleri:
Her bilim dalının olduğu gibi coğrafyanın da kendine özgü metot ve ilkeleri bulunmaktadır. Coğrafya bir olayı incelerken ilkelerden yararlanmaktadır. Bu ilkeler şunlardır;
1. Nedensellik İlkesi:
Coğrafi olayların araştırılması sırasında olayların nedenleri sorulmakta ve bunlara yanıtlar aranmaktadır. Örneğin Yağmur nasıl yağmaktadır? , Depreme neden olan faktörler nelerdir?
2. Dağılış İlkesi:
Coğrafi olayların yeryüzündeki dağılımı incelenmektedir. Coğrafyacı bir olayın sadece nedenini araştırmakla kalmaz bu olayın yeryüzü genelinde dağılımını da incelemektedir. Yukarıda sorulan sorulara coğrafyacı şöyle devam eder; Yağmurun ülkemizdeki coğrafi dağılımı nasıldır? Türkiye'de depremler hangi sahalarda daha fazladır ?
Dağılış ilkesi sadece coğrafyaya has bir özelliktir. Coğrafya'ya kimlik kazandıran ve diğer bilimlerden ayıran ilke dağılış ilkesidir.
Coğrafya'ya dağılış ilkesini Frederic Ratzel Kazandırmıştır.
3. Bağlılık İlkesi:
Coğrafi olayların birbirleri ile olan bağlantıları da incelenmektedir. Örneğin Yağışın basınçla, sıcaklığın Güneş ışınlarının düşme açısı ile olan ilişkisi ya da Dağlık ve engebelik alanların nüfus ve yerleşme üzerindeki etkileri de incelenmektedir.
Coğrafya Biliminin Yararlandığı Diğer Bilim Dalları :
1. Astronomi: Uzay bilimi
2. Jeoloji: Yer Bilimi
3. Jeofizik: Dünyanın içyapısını inceleyen bilim dalı
4. Hidroloji: Sular bilimi
5. Meteoroloji: Atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalı
6. Kartografya: Harita bilimi
7. Zooloji: Hayvan bilimi
8. Botanik: Bitki bilimi
9. Antropoloji: İnsan bilimi
10.Etnoloji: İnsan ırklarını inceleyen bilim dalı
11.Sosyoloji: Toplumu inceleyen bilim dalı
12.Demografi: Nüfus bilimi
Coğrafyanın Bölümleri :
Coğrafya incelemiş olduğu konuları göre iki bölüme ayrılmaktadır:
1. Genel Coğrafya
A. Fiziki Coğrafya
a) Jeomorfoloji
b) Klimatoloji
c) Biyocoğrafya
d) Hidrografya
B. Beşeri Coğrafya
C. Ekonomik Coğrafya
2. Yerel Coğrafya
A) Bölgeler Coğrafyası
B) Ülkeler Coğrafyası
C) Kıtalar coğrafyası
1. GENEL COĞRAFYA : Fiziki beşeri ve ekonomik olayların yeryüzünün tamamında ayrı ayrı ele almaktadır. Olayların meydana geliş nedenleri ve dağılışları incelenmektedir. Gözlem ve karşılaştırma yapılarak olaylar bir sınıflandırmaya çalışmaktadır. Genel coğrafya incelemiş olduğu konular bakımından üç bölüme ayrılmaktadır.
A) Fiziki Coğrafya : Yüzey şekilleri başta olmak üzere okyanuslar denizler göller ve akarsular gibi su küreyi oluşturan unsurlar da inceleme alanına girmektedir. Fiziki coğrafya denilince yeryüzünün dış görünümü aklımıza gelmelidir.
Jeomorfoloji ( Yüzey şekilleri bilimi ) : Yeryüzü şekillerinin oluşumlarını araştırır. Bunları sınıflandırır. Örneğin depremlerin meydana gelmesi gibi. Akarsuların oluşturmuş olduğu şekiller, buzul ve rüzgârların meydana getirdiği yer şekilleri jeomorfolojinin inceleme alanına girmektedir.
Klimatoloji ( İklim Bilgisi ) : Yeryüzündeki iklim tiplerini ve bu iklim tiplerinin coğrafi dağılımını incelemektedir. Örnek vermek gerekirse Tropikal iklimi meydana getiren şartlar ve bu iklimin görüldüğü yerler klimatoloji biliminin kapsamı alanına girmektedir.
Biyocoğrafya ( Canlılar coğrafyası ) : İnsan hariç yeryüzündeki diğer canlıların ( hayvan ve bitki) coğrafi dağılışını ve bu dağılışı etkileyen fiziki şartları incelemektedir. Örneğin küçükbaş hayvanların dağılım alanları ve bu dağılımda etkili olan iklim koşulları ve yer şekillerinin etkisi biyocoğrafyanın konusudur.
Hidrografya ( sular coğrafyası ) : Denizler, göller, akarsular ile yeraltı sularının özelliklerini inceler dağılışlarını açıklar.
B) Beşeri Coğrafya : Yeryüzündeki insan topluluklarının doğal ortamla olan ilişkilerini incelemektedir.
İnsanlara ait tüm özellikler beşeri coğrafyanın konusu içerisinde yer almaktadır. Örneğin İnsanların sayısı, yıldan yıla değişimi bu değişimde etkili olan faktörler, İnsanların yaş cinsiyet, medeni durum, çalışma koşulları, eğitim seviyesi gibi özellikleri beşeri coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.
C) Ekonomik Coğrafya : İnsanların yapmış olduğu faaliyetler ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır. Tarımı etkileyen şartlar, tarım ürünlerinin yetişme şartları, tarım ürünlerinin coğrafi dağılışı yine aynı sanayi, ulaşım, ticaret ve turizmi etkileyen olaylar da ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.
2. YEREL COĞRAFYA: Genel coğrafyanın incelemiş olduğu tüm konular yerel coğrafyanın konuları arasında yer almaktadır. Ancak yerel coğrafya olayları incelerken bir sınır belirtmektedir ve olayları daha dar bir çerçeve de incelemektedir. Örneğin rüzgâr oluşumuna neden olan faktörler genel coğrafyanın klimatoloji biliminin kapsamı içerisindedir. Ancak Türkiye'de etkili olan rüzgârlar yerel rüzgarlar yerel coğrafyanın konusuna girer.
Hazırlayan:
Mustafa YİĞİT
3 Kasım 2009 Salı
Yıldız Dağları Bölümü
Yıldız Dağları Bölümü
Bölüm Karadeniz'in kuzeyinde Karadeniz'e paralel uzanan Yıldız Dağları'nı ve çevresini içine alır. Ortalama yükseltisi 800 m civarındadır. Karadeniz ikliminin etkisiyle bölümde daha çok yayvan yapraklı ormanlar yaygındır.
yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin kuzeybatısını oluşturur. İsmini alanın büyük bir alanını kaplayan Yıldız Dağları'ndan alır. Batıda, Bulgaristan sınırından, doğuda Durusu Gölü'ne kadar uzanır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarında Karadeniz iklimi etkilidr. Doğal bitki örtüsü makilik olup, yaklaşık 150 metre yükseklikten sonra ormanlar başlamaktadır. Yıldız Dağları'nın batı kısımları plâto özelliği taşır, ve bu alandaki verimli tarım arazilerinde buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ve mısır tarımı yapılır. Küçükbaş hayvancılık oldukça gelişmiştir ve buna bağlı olarak bölümde birçok mandıra ve peynir imalâthanesi vardır. Bölümdeki başlıca yerleşim merkezleri, Kırklareli, Vize, Pınarhisar ve Saray'dır. Sanayi bakımından en önemli tesis Pınarhisar'daki çimento fabrikasıdır. Nüfus yoğunluğu en az bölümdür.
Bölüm, Marmara'nın diğer bölümlerine göre işlek ulaşım yollarından uzakta yer alır. Bundan dolayı bölgenin en seyrek nüfuslu bölümüdür.Bölümde ormancılık faaliyeti yapılır. Bunun dışında küçükbaş hayvancılık görülür. Dağ eteklerinde ahır hayvancılığı ve tarım yapılmaktadır. Ancak, tarım yapılan yerler sınırlıdır. Tarım, Yıldız Dağları'nın güney eteklerindeki plâtoluk alanlarda yapılmaktadır.
Yerleşim merkezleri İstanbul'a doğru uzanan yolların üzerine kurulmuştur.
Ekonomimize en büyük katkısı hayvancılık ve ormancılıktır.
Bölüm Karadeniz'in kuzeyinde Karadeniz'e paralel uzanan Yıldız Dağları'nı ve çevresini içine alır. Ortalama yükseltisi 800 m civarındadır. Karadeniz ikliminin etkisiyle bölümde daha çok yayvan yapraklı ormanlar yaygındır.
yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin kuzeybatısını oluşturur. İsmini alanın büyük bir alanını kaplayan Yıldız Dağları'ndan alır. Batıda, Bulgaristan sınırından, doğuda Durusu Gölü'ne kadar uzanır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarında Karadeniz iklimi etkilidr. Doğal bitki örtüsü makilik olup, yaklaşık 150 metre yükseklikten sonra ormanlar başlamaktadır. Yıldız Dağları'nın batı kısımları plâto özelliği taşır, ve bu alandaki verimli tarım arazilerinde buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ve mısır tarımı yapılır. Küçükbaş hayvancılık oldukça gelişmiştir ve buna bağlı olarak bölümde birçok mandıra ve peynir imalâthanesi vardır. Bölümdeki başlıca yerleşim merkezleri, Kırklareli, Vize, Pınarhisar ve Saray'dır. Sanayi bakımından en önemli tesis Pınarhisar'daki çimento fabrikasıdır. Nüfus yoğunluğu en az bölümdür.
Bölüm, Marmara'nın diğer bölümlerine göre işlek ulaşım yollarından uzakta yer alır. Bundan dolayı bölgenin en seyrek nüfuslu bölümüdür.Bölümde ormancılık faaliyeti yapılır. Bunun dışında küçükbaş hayvancılık görülür. Dağ eteklerinde ahır hayvancılığı ve tarım yapılmaktadır. Ancak, tarım yapılan yerler sınırlıdır. Tarım, Yıldız Dağları'nın güney eteklerindeki plâtoluk alanlarda yapılmaktadır.
Yerleşim merkezleri İstanbul'a doğru uzanan yolların üzerine kurulmuştur.
Ekonomimize en büyük katkısı hayvancılık ve ormancılıktır.
1 Kasım 2009 Pazar
DOĞANIN EKSTREMLERİ.ppt
DOĞANIN EKSTREMLERİ.ppt Başarıyla Yüklendi!
coğrafya12 konularına ait bir sunu
Dosyayı İndirme Linki:
sunuyu indirmek için tıklayın.
coğrafya12 konularına ait bir sunu
Dosyayı İndirme Linki:
sunuyu indirmek için tıklayın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)