16 Kasım 2009 Pazartesi

Güneş Enerjisi nedir?

Güneş Enerjisi nedir?

Dünyanın en görkemli ve temiz enerji kaynağının Güneş enerjisidir. Güneş enerjisi hem bol, hem sürekli ve yenilenebilir hem de bedava bir enerji kaynağıdır. Yakıt sorununun olmaması, işletme kolaylığı, mekanik yıpranma olmaması, modüler olması, çok kısa zamanda devreye alınabilmesi (azami bir yıl) gibi nedenlerle dünya genelinde güneş enerjisi kullanımı sürekli artmaktadır. Dünya’nın tüm yüzeyine bir yıl boyunca düşen güneş enerjisi, dünyanın bilinen kömür rezervinin 157, petrol rezervinin 516 katıdır. Güneş enerjisi, fotovoltaik piller olarak da anılan güneş pilleri vasıtasıyla elektrik elde etmede kullanılabilmektedir. Güneş pilleri, elektrik enerjisinin gerekli olduğu her uygulamada kullanılabilir.

Güneş Enerjisi Sistem Elemanları

Güneş Pilleri: 


Güneş pilleri (fotovoltaik piller), yüzeylerine gelen güneş ışığını doğrudan elektrik enerjisine dönüştüren yarıiletken maddelerdir.
Akü Grubu: Güneş pilleri tarafından üretilen elektriğin daha sonra kullanılabilmesi amacı ile depolandığı ekipmandır.

İnvertör: 

Güneş Panellerinde doğru akım üretilir.. Günlük hayatta ise genelde Alternatif Akımlı aletler kullanıldığı için akımın değiştirilmesi gerekir. Bu işlemi gerçekleştiren aygıta invertör denir.
Solar Regülatör:(  Şarj Kontrol Cihazı olarak düzeltilmesi daha uygundur Piyasada bu adla anılmaktadır.) Panelde üretilen akımın akü sistemine veya direk kullanıma düzgün bir şekilde aktarılmasını ve panel ile akünün zarar görmesini engelleyen bir  cihazdır.

Şebekeden Bağımsız Sistemler:

Genelde yerleşim birimlerinden uzakta olan ve Şehir Elektrik şebekesinin ulaşmadığı bölgelerde sadece yenilenebilir Enerji kaynağı ile beslenen sistemlerdir. Genelde bu bölgelere şebekenin getirilmesi Fotovoltaik sistem kurulum maliyetinden daha yüksek olmaktadır.

Şebekeye Bağlı Sistemler:

Bu tür sistemler iki başlık altında ele alınabilir. 1. şebekeye bağlı PV güç santralleri: güçleri 10kWp ile onlarca MWp arasında değişen PV sistemler olup, çoğunlukla yerel enerji gereksinimlerine destek olmak üzere kurulmuşlardır. Özellikle güç gereksiminin arttığı saatlerde yerel PV sistemlerini devreye sokacak düzenlemeler için ticari olarak enerji hatlarının geliştirilmesinden daha çekici olabilmektedir. 2. şebekeye bağlı Dağıtılmış PV güç sistemleri: son yıllarda yaygın hale gelen kullanıcıların bina çatı ve yüzeylerine yerleştirilen bu sistemler tipik olarak 1kWp 50 kWp arasında değişmekte olup iki yönlü sayaç uygulaması ile kullanılan PV gücü şebekeye verilmektedir.

13 Kasım 2009 Cuma

Sıra Dışı doğa Olayları

Sıra Dışı Doğa Olayları

“Devam eden olimpiyatlarda bazı sporcular dünya rekorları kırdı. Halterde şu ana kadar kaldırılamayan

ağırlık, sırıkla atlamada en uzun yükseklik ve bayrak yarışında ise en kısa süreli koşu gerçekleştirildi.

Bu rekorların kırılması çok güç...”

Yukarıda anlatılan olaylar insanlar tarafından her zaman ulaşılması kolay olmayan değerlerdir. Dünya

üzerinde de buna benzer ekstrem doğa olayları yaşanmaktadır. Ancak doğa olayları herhangi bir yerde

normal sürecini yaşarken bazen bu seyrinin dışına çıkarak o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek

görülen olaylar şeklinde gerçekleşmektedir. Ekstrem olarak ifade edilen bu olaylar, doğal süreçler

üzerinde önemli etkilere sahiptir.

Ekstrem Sıcaklıklar (Aşırı Sıcaklar ve Soğuklar)

Herhangi bir yerde o güne kadar görülmeyen ya da çok seyrek görülen sıcaklık ve soğuklukların belli

bir süre yaşanması, başta insanlar olmak üzere bütün canlıları, olumsuz yönde etkilemektedir. Bugüne

kadar yapılan ölçümlere göre yeryüzünde şimdiye kadar en yüksek hava sıcaklığı 57 oC ile Afrika kıtasının
El Azizias kentinde (Libya) 13 Eylül 1922’de ölçülmüştür. Avrupa’da ise en yüksek hava sıcaklığı Sevilla

kentinde (İspanya) 4 Ağustos 1981’de 50 oC olarak kayıtlara geçmiştir.
Hava sıcaklığında ekstrem değerlerin görülmesinin doğal sistemler üzerindeki en önemli etkisi kuraklıktır.

Herhangi bir yerde hava sıcaklığının uzun süre aşırı yüksek veya aşırı düşük değerlerde seyretmesi

kuraklığa neden olur. Bu sürenin uzaması kuraklığın şiddetini de artırır. Örneğin, 1980 yılında ABD’de

görülen yüksek sıcaklık değerleri büyük bir kuraklığın yaşanmasına neden olmuştur. ABD’de 1997-2001

yılları arasında kış mevsiminde görülen ekstrem düşük sıcaklıklar çok büyük felaketlere sebep olmuştur.

Bu olaylara bağlı olarak birçok canlı türünde toplu ölümler meydana gelmiştir.

Türkiye, etkilendiği hava kütleleri, basınç yapılarının özelliği, genel fiziki coğrafya koşulları ve bulunduğu

enlem derecesi nedeniyle aşırı sıcak ve soğuklar ile kuraklığın sıkça görülebildiği bir ülkedir. Sibirya

kökenli karasal kutbi hava kütlesi ile denizel kutbi hava kütlesinin etkilemesi aşırı soğuk hava dalgasının

yaşanmasına neden olur. Bu durum insanların ve diğer canlıların yaşamlarını etkilemekte, akarsular,

göller ve göletler donmakta, enerji üretimi aksamakta ve büyük ekonomik kayıplar yaşanmaktadır.

Karasal tropikal hava kütlesinin belli dönemlerde yurdumuzun güney ve güneydoğu yönlerinde etkili

olması ekstrem sıcaklıkların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum canlı yaşamını ve ekonomik

faaliyetleri olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye’de aşırı sıcaklıklar sonucu yaşanan olumsuzluklara örnekler veriniz.

Şiddetli Rüzgârlar ve Fırtınalar

Kasırga, hortum ya da tayfun aynı meteorolojik olayı anlatmakta kullanılan sözcüklerdir. Bunlar

tropikal alçak basınç etkisi ile oluşmaktadır. Bu fırtınalar sonucu çok büyük enerji açığa çıkmaktadır. Can

ve mal kaybına yol açan bu tropikal fırtınalar, yılın belli dönemlerinde belli bölgelerde ortaya çıkmaktadır.

Örneğin, Hint Okyanusu’nda ocak-mart ayları arasındaki fırtınalar tayfun olarak adlandırılır. Hazirankasım

ayları arasında Florida’da saatte 80-120 km hızla ilerleyen tropikal hortumların çapı 300 ila 1000

km’yi bulur, güzergâhları binlerce km’ye uzanabilir ve etkileri bir hafta devam eder. Alçak basınç noktası

civarında, hızı saatte 300 km’yi bulabilen çok kuvvetli rüzgârlar oluşur. Bünyelerine aldıkları nem yüksek

irtifada yoğuşarak şiddetli yağmurlara dönüşür. Kasırga karaya ulaştığında giderek hız kaybetse de şiddetli

rüzgârlar ve yağışlarla büyük hasara neden olabilir. Deniz seviyesi birkaç metre yükselir, bu da su

baskınlarına yol açar. Örnek olarak 1900 yılının eylül ayında etkili olan kuvvetli rüzgârların meydana

getirdiği dalgalar nedeniyle Galveston/ Teksas’da çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, Galveston

şehrinin büyük bir bölümü sulara gömülmüştür.

Tayfunlar Asya’yı Vurdu

Vietnam’da meydana gelen Lekima tayfununun ardından bölgede durum endişe verici boyutlara

ulaştı. Çin’in güneydoğu kıyılarını vuran tropikal fırtınaysa büyük maddi hasara yol açmış durumda.

Güneydoğu Asya ülkelerinden Vietnam’da yaşanan Lekima tayfununun ardından hâlâ yüzlerce ev sular

altında. Tayfun, ülkenin orta kesimlerinde toprak kaymaları ve su baskınlarına yol açtı. Tayfun

nedeniyle çok sayıda ev oturulamaz hâle geldi. 15 bin hektar pirinç tarlası da sular altında kaldı.

Felaketin faturasının 40 milyon dolardan fazla olduğu tahmin ediliyor. Tayvan’da yaşanan Krosa tayfunu

ise Çin kıyılarına doğru tropikal fırtınaya

dönüştü ve beraberinde getirdiği sağanak yağış

sellere yol açtı. 1,5 milyon kişinin tahliye edildiği

bölgede nehirlerin taşması bazı kentleri sular altında

bıraktı. Deniz ve hava ulaşımı bu durumdan

olumsuz etkilenirken, bazı yolların yıkılması

nedeniyle kara ulaşımı da aksadı. Yetkililer, bölge

halkını yağışların devam edeceği ve toprak kaymalarının

yaşanabileceği konusunda uyardı. Asya

ülkelerinden Çin, Tayvan, Filipinler ve Japonya’da

ağustos ayında başlayan tayfunlar yıl sonuna kadar

etkili oluyor.

Şiddetli depremler ya da volkanizma nedeniyle

okyanus tabanında kırılan büyük plakalar, okyanusta

büyük dalgalar meydana getirir . Bu dalgaların saatteki

hızı zaman zaman 800 km’ye kadar ulaşır. Kıyıya

doğru ilerleyen dalgalar sığ sahillere ulaştıklarında

hızları düşer fakat dalga boyu yükseklikleri artar.

Tsunami adı verilen dev dalgalar kıyıya ulaştıklarında

çok büyük tahribata neden olur. (Fotoğraf 1) Tsunami,

deniz dibinde meydana gelen volkanik patlamalar

sonucunda da oluşabilir. Örneğin, 22 Mayıs 1960’ta

Şili açıklarındaki bir depremin neden olduğu tsunami,

sadece Şili kıyılarını değil, Pasifik Okyanusu’nda 15

saatte 12 bin 500 km yol alarak Hawaii Adaları’nı da

etkilemiş, 22 saat sonra da Japonya kıyılarını sular

altında bırakmıştır. 1883 yılında Krakatua (Endonezya)

Yanardağı’nın püskürmesine bağlı olarak oluşan

tsunamiyle yüksekliği 35 metreye yaklaşan dalgalar,

Sumatra ve Java adalarında 36.500 kişinin ölümüne

Depremler

Çok sık görülen bir doğa olayı olan depremlerin

çoğu, insanlar tarafından hissedilmez. Ancak yıkıcı

olan depremler bazen doğada çeşitli değişimler meydana

getirir (Fotoğraf 2). Shensi (Çin), de 1556 yılında

yaşanan ve 830 000 kişinin yaşamını yitirdiği

deprem tarihe can kaybının en fazla olduğu deprem

olarak geçmiştir. Ülkemizde 26 Aralık 1939 yılında

Erzincan’da yaşanan 8,0 şiddetindeki depremde

30.000 civarında insan hayatını kaybetmiştir.

Bir deprem sonucunda doğada meydana gelen

olayları şu şekilde sıralayabiliriz: Yer sarsıntısı, fay

oluşumu, zemin sıvılaşması, yamaç ve çamur akıntısı,

tsunami, göllerde ve yeraltı su seviyelerinde

değişmeler, kaynak ve kaplıca sularında değişmeler.

Volkanik Olaylar

Volkanik faaliyetlerin oluşumunda ve devamında ekstrem durumların yaşanması doğa süreçleri

üzerinde önemli etkiler bırakabilmektedir. Patlamalar sonucu bol miktarda malzemenin yeryüzüne

püskürmesi ile bir yandan volkanik araziler oluşurken bir yandan da duman ve küller atmosferi kaplayarak

güneş ışınlarının yeryüzüne gelişini engeller (Fotoğraf 3). Böylece volkanik püskürmelerin şiddetine bağlı

olarak sıcaklık değerlerinde kısa süreli veya uzun süreli düşüşler görülür. Örneğin, 1883 yılında Krakatau

(Endonezya) Yanardağı’nın püskürmesi sonucunda

atmosferin alt katlarında sıcaklık değerleri 0,1

ile 0,3 C düşmüştür. Bu soğumanın etkisi yaklaşık

iki yıl kadar hissedilmiştir.

Sumatra’daki Toba Dağı yaklaşık 73.000 yıl

önce patlamış ve atmosfere yoğun bir şekilde kül

ve gaz yayılmıştır. Patlamanın şiddetiyle

gökyüzünün karardığı ve bölgede sıcaklık değerlerinin

önemli ölçüde azaldığı görülmüştür. Bu

nedenle iklimin Buzul Çağı’ndaki duruma

döndüğü tahmin edilmektedir. Günümüzde o

bölgede patlamadan geriye kalan 5-10 cm kalınlığında

kül tabakası mevcuttur. 1815’te

Tanbora’da (Endonezya) yaşanan yanardağ patlamasında

92.000 insan hayatını kaybetmiştir.

Okyanus tabanında meydana gelen püskürmeler

deniz suyu sıcaklığını artırmaktadır.

Okyanuslarda yaşayan birçok canlı bu durumdan

olumsuz yönde etkilenmektedir.

Buzul bölgelerinde meydana gelen püskürmeler

buzulların hızla erimesine sebep olmakta ve buzul erimeleri neticesinde büyük sel felaketleri yaşanmaktadır.

Aşırı Yağışlar

Aşırı yağışlar, yağmur, kar ve dolu şeklinde gerçekleşir. Sel ve taşkınlar, aşırı yağışların ortaya

çıkardığı en önemli sorunlardır. Sel ve su baskınları bazen çok tehlikeli boyutlara varabilir. Tarihte büyük

hasar veren çok sayıda sel felaketi yaşanmıştır.

Fotoğraf 3: Atmosferi küllerle kaplayan volkan

püskürmesi

Fotoğraf 2: Deprem sonrası bir görünüm

Kobe (Japonya ),1995

Kuraklık

“Yağışların kaydedilen normal seviyenin altına

düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının bu

durumdan olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik

dengede bozulmanın gerçekleşmesi ile kuraklık

yaşanır.

Ekstrem olaylardan biri olan kuraklık yavaş

gelişir, fakat etkisi uzun sürer. Meteorolojik karakterli

doğal afetler içinde tahmini en zor olanıdır

ancak etkileri diğerlerine göre daha geniş kapsamlıdır.

Yüksek sıcaklıkla birlikte şiddetli rüzgâr ve

düşük nem miktarı gibi diğer değişkenlerde birçok

bölgede kuraklığın oluşmasında etkili olur.

Sıcaklığın etkileri doğrudan ya da dolaylı olabilir.

Tarımsal ürünlerde, otlaklarda ve ormanlık alanlarda

azalma, yangınlarda artma, su seviyesinde

düşme, hayvanların ölüm oranında yükselme, balık

türlerinin zarar görmesi veya yok olması kuraklığın

doğrudan etkilerine örnek olarak gösterilebilir

(Fotoğraf 4).

1907 yılında Çin’de etkili olan kuraklık sonucu

yaşanan açlıktan yaklaşık 24 milyon insan etkilenmiştir.

1965-1967 yılları arasında Hindistan’da

hüküm süren kuraklık 1,5 milyon civarında insanın

ölümüne neden olmuştur.

Azap Gölü

Aydın-Muğla il sınırındaki Azap Gölü sığ ve

köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu,

besince zengin bir göldür ve yüksek biyolojik

çeşitlilik barındırıyor. Hem kuşlar hem de

değişik canlılar için sazlıklar hayati önem taşır.

Azap Gölü değişik özelliklerdeki zengin bitki

çeşitliliği ile çok sayıda kuşa kuluçka imkânı

sağlamakta, göç esnasında konaklayan ve

kışlayan kuşlar için cazip bir ortam oluşturmaktadır.

Azap Gölü Çöl Oldu

Küresel ısınma sonucu meydana gelen kuraklık,

Ege Bölgesi'nde sulak alanları tehdit ediyor.

Büyük Menderes deltası ve Bafa Gölü'nden sonra

3. büyük sulak alan olan Azap Gölü de kuraklıktan

etkilendi. Bir yıl öncesine kadar binlerce su

kuşunun barındığı Azap Gölü'nde birçok sualtı

canlısı ve birçok yaban hayvanı hayatını devam

ettiriyordu. Ancak bugün Azap Gölü'nün içinde

kuraklık yüzünden traktörler dolaşmaya başladı.

Basından, 27 Ağustos 2007



Heyelanlar, yeryüzünde çok yaygın olarak görülen ve sık aralıklarla meydana gelen bir kütle hareketidir.

Heyelanlara bağlı olarak ağaçlar ve bitkiler, toprak tabakası ve anakaya ile birlikte yerinden

sökülerek yamaç aşağı taşınır. Bu olaya bağlı olarak bölgede bitki örtüsünün özelliği bozulur. Bağ, bahçe

ve tarla gibi tarım alanlarındaki verimli topraklar, heyelanla taşınan verimsiz materyalle örtülür. Tarımsal

hasar ve toprak kaybı olmakta, doğal hayat kesintiye uğramakta, bazı canlılar yok olmakta, göller oluşmakta

(Ülkemizde Tortum ve Sera göllerinin oluşumu), akarsuların yatağı değişmektedir.

9 Ekim 1963 günü İtalya’nın kuzeyindeki

Vaiont baraj gölünde meydana gelen yamaç

akması (heyelan) sonucunda yaşanan sel

felaketinde 3000 dolayında insan yaşamını

yitirmiş, önemli ölçüde mal kayıpları olmuştur.

1990 yılında Hawaii, Kolombiya ve Japonya’da,

1991 yılında da Filipinler’de volkan püskürmesine

bağlı olarak yaşanan çamur akıntısı kütle

hareketlerine örnek gösterilebilir.

E t k i n l i k

Yukarıdaki fotoğraflarda hangi tür ekstrem olaylara örnekler görülmektedir? Bu olayların oluşumunu

ve doğal süreçlere etkisini aşağıdaki tabloya yazınız.

Heyelanlar

Ekstrem Durum Oluşum Nedeni Doğal Sürece Etkisi

Kuraklık

Sel ve taşkın

Volkanizma

11 Kasım 2009 Çarşamba

dag vadi meltemleri.swf animasyonu

dag vadi meltemleri.swf

Dosyayı İndirme Linki:
dağ-vadi meltemi animasyonunu indirmek için tıkla.


Nizamettin AKTAŞ
Hocama Teşekkürler...




10 Kasım 2009 Salı

Lise1 Dış Kuvvetlerden Karstik Şekiller

Karstik şekiller

karst topografyası

indirmek içi bağlantıya tıklayın:

http://www.cografyaokulu.net/dosyalar/cografya9/karstiksekiller.ppt

7 Kasım 2009 Cumartesi

Coğrafya Derslerinde İnternet'ten Yararlanma

Günümüzde, dünya ölçeğinde birçok alanda büyük değişimler ve gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlardan birisi de bilgisayar destekli öğretimin yaygınlaşması ve İnternet'in yaygın ve yoğun bir biçimde kullanılmaya başlanmasıdır. Yakın gelecekte, bu gelişmelerin önemini iyi kavrayan ve gereğini yerine getiren toplumlar, gelişmelere yön verebilecek ve yaşanacak süreçte daha bilgili, daha gelişmiş bir düzeye ulaşacaklardır. Bilgi teknolojilerini etkin ve etkili kullanan toplumlar ile kullanamayan toplumlar arasında her zaman var olan uçurum günümüzde giderek artmaktadır. ''Sayısal Yarılma'' (Digital Divide) olarak adlandırılan bu uçurum, belirlenen katsayının altında kalan ülkeler için yakın bir gelecekte önemli bir sorun oluşturacaktır. Bu sorunun aşılması ise ancak eğitim alanında yapılacak değişim, gelişim ve yeniliklerle mümkün olabilecektir.

Bilgi teknolojilerinde meydana gelen önemli gelişmelere bağlı olarak bilginin elektronik ortamlarda hızla yayıldığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Bilgi otoyolu olarak tanımlanan İnternet'in yaygınlaşması ile dileyen herkes bilgilere kolaylıkla ulaşabilmektedir. Toplumlar ve bireyler arasında bilginin bu hızlı paylaşımı ile bilim ve teknoloji alanında uluslararası ilişkiler ve deneyimler de artmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak değişen uygulamalar, hemen hemen tüm sektörleri değişen düzeylerde etkilemektedir. Hiç şüphesiz, bu sürecin en fazla etkilediği ve bu etkinin giderek artacağı sahalardan birisi de eğitim alanıdır. Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak eğitim sistemlerinde yeni uygulamalara ve yöntemlere bağlı olarak yeni modellerin ve öğretim stratejilerinin oluşturulması bir gereksinim olarak ortaya çıkmaktadır. Teknolojik gelişmelerden etkilenen toplumların değişen gereksinimlerinin karşılanması için eğitim hedeflerinde de bir değişim yaşanması zorunlu görünmektedir.

Artan bilgi trafiği ve bilgiye erişim kolaylıkları bilişim teknolojilerini ve interneti öğrenme ortamlarına adapte edebilen okulları ve öğretmenleri gerekli kılmaktadır. Gerekli alt yapının yanı sıra teknolojik araçların etkin kullanımı için öğretmenlerimizin gerekli donanıma sahip olarak yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bilgisayara dayalı teknolojilerin eğitim ve öğretim etkinliklerinde etkin kullanımının bilgi çağının bireylerinin yetiştirilmesinde önemli bir rolü olduğu yadsınamaz.

Coğrafya dersleri, yapısal özellikleri nedeniyle, eğitim teknolojilerinden yararlanmaya son derece elverişlidir. Çeşitli elektronik eğitim araçlarının coğrafya derslerinde öteden beri kullanılması kalıcı ve etkili bir öğrenmeye yardımcı olmaktadır. Son yıllarda ise İnternet, coğrafya öğretiminde sıkça yararlanılan en önemli teknolojik araçlardan birisi haline gelmiştir. Bu sonsuz bilgi kaynağı olarak görülebilen olanağın işlevleriyle ilgili bazı bilgilerin paylaşılması öğretmenlerimizin coğrafya konularının öğretiminde internetten yararlanmalarına katkıda bulunacaktır.

Deniz suyu niçin tuzludur?

Yirminci yüzyılın başlarında bilim insanları bu konuyu çok basit bir şekilde açıklıyorlardı. Bu açıklamaya göre, her ne kadar nehirlerin suları tatlı ise de içlerinde bir miktar da erimiş mineral vardır. Yataklarındaki bu mineralleri ve içlerinde tuz bulunan kayaları erozyona uğratarak okyanuslara taşırlar. Bu mineraller içinde en çok olanı kimya dilinde sodyum klorür (NaCl) diye adlandırılan bildiğimiz sofra tuzudur ve bir daha karaya geri dönmez.

Bilim insanları bu teoriden yola çıkarak dünyanın yaşının da hesap edilebileceğine inanıyorlardı. Ancak nehirlerdeki tuz oranı ile okyanuslardaki tuz oranı mukayese edilerek yapılan hesaplamalarda dünyanın yaşı 300 milyon yıl çıktı. Dünyamız ise gerçekte 4,5 milyar küsur yaşındadır. Ayrıca bu teoriye göre denizlerdeki tuzun her geçen yıl artması gerekir. Her ne kadar denizlerdeki tuz oranı bölgelere ve zamana göre değişiklik gösterse de içindeki belli başlı elementlerin yoğunluklarının yüz milyonlarca yıl hemen hemen aynı kaldıkları bilinmektedir. Öyleyse bu yüksek miktardaki tuz başlangıçta denizlere nereden gelmiştir? Bilim insanları da tam olarak bilemiyorlar ve emin değiller ama iyi bir tahminleri var.

Tuz iki çeşit atomdan yapılmıştır. Sodyum (Na) ve Klor (Cl). Bilim insanları Sodyum’un ilk teoride olduğu gibi nehirler yolu ile karalardan denizlere taşındığını, Klor’un ise dünya tarihinin ilk dönemlerinde, yer kabuğu ile yer merkezi arasında kalan katmanlardan, okyanusların diplerindeki çatlaklar ve volkanlar yolu ile denize karıştığını ve bu ikisinin birleşerek denizin tuzunu oluşturduklarını tahmin ediyorlar. Ama hala niçin denizlerin gittikçe tuzlu olmadığının cevabını alabilmiş değiliz.

Bilim insanları bunun açıklamasını da şöyle yapıyorlar: Tuz nehirler yolu ile denizlere ilave edilmektedir, ama aynı zamanda denizdeki diğer kimyasallarla birleşerek, okyanus tabanındaki kayalar tarafından emilerek veya deniz suyunun çözeltisinden ayrılıp çökelti haline gelerek bir şekilde deniz suyunun içinden eksilmektedir. Yüz milyonlarca yıl, eksiltme ve ilave etme yolu ile deniz suyunun tuzluluk oranını hep aynı tutan bu müthiş ayar gerçekten çok etkileyici.

Dünyanın Döndüğünü neden hissetmeyiz?

Dünya Ekvator’da saatte 1670, Türkiye’de ise 800 kilometre hızla dönmektedir. Buna rağmen dünyanın döndüğü hissedilmez. Çünkü bizler de dünyayla birlikte büyük bir hızla hareket etmekteyiz. Birlikte döndüğümüzden dünyanın döndüğünü hissedemeyiz. Bu durum gözlerimizi kapadığımızda, sabit bir hızla giden bir uçak veya arabadaki hızı hissetmemeye benzer. Ayrıca dünya ile birlikte yaptığımız yolculukta hareketler sabit hızda olup, mesafelerin uzun olması nedeniyle yörüngeler düzmüş gibi algılanır. Bu da hızın hissedilmemesinde bir etkendir.

Türkiye'deki Nüfusun Büyük Bir Kısmı Kıyı Kesimlerinde Toplanmıştır, Neden?

Denizlerin ılımanlaştırıcı etkisi, kıyı bölgelerinin iklimini olumlu yönde etkilemiştir. Ayrıca kıyı bölgelerinde yağış miktarı daha fazla, su kaynakları ve doğal bitki örtüsü daha zengindir. Kıyılarda; deniz taşımacılığı, balıkçılık, tarım ve kıyı turizmi olanaklarının bulunması da nüfusu çeken etkenler arasındadır. Bu nedenlerden dolayı; Türkiye'deki nüfusun büyük kısmı kıyı kesimlerinde toplanmıştır.

Coğrafya nedir? konusu nedir? bölümleri nelerdir?

COĞRAFYANIN TANIMI, KONUSU VE BÖLÜMLERİ

Coğrafya, geo (yer) ile graphein (tasvir etmek) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmektedir. Coğrafyanın konusu yeryüzüdür. Coğrafyanın konusu içerisine yaşam içerisinde var olan birçok şey girmektedir. Örneğin çevreyi oluşturan taşküre (litosfer),suküre (hidrosfer), havaküre (atmosfer) ve canlılar küresi (biyosfer) coğrafyanın araştırması kapsamına girmektedir. Coğrafya, insanın yaşadığı doğal çevre ile ilişkilerini konu edinen bir bilimdir. Coğrafyanın tanımı yapılırken en çok yapılan hatalardan biri de coğrafyayı sadece bir dağın yüksekliğini bilmek ya da bir akarsuyun kaç km olduğunu bilmek sanmaktır. Biraz önce yapılan açıklamadan da anlaşılacağına göre doğal ortam ve bu doğal ortamın etkileri önemlidir. Bir coğrafyacı dağların yüksekliğini tam olarak bilmeyebilir ama o dağın tarım, ulaşım, turizm ve nüfuslanma üzerindeki etkilerini çok iyi bilir.

Coğrafya Biliminin İlkeleri:

Her bilim dalının olduğu gibi coğrafyanın da kendine özgü metot ve ilkeleri bulunmaktadır. Coğrafya bir olayı incelerken ilkelerden yararlanmaktadır. Bu ilkeler şunlardır;

1. Nedensellik İlkesi:
Coğrafi olayların araştırılması sırasında olayların nedenleri sorulmakta ve bunlara yanıtlar aranmaktadır. Örneğin Yağmur nasıl yağmaktadır? , Depreme neden olan faktörler nelerdir?

2. Dağılış İlkesi:
Coğrafi olayların yeryüzündeki dağılımı incelenmektedir. Coğrafyacı bir olayın sadece nedenini araştırmakla kalmaz bu olayın yeryüzü genelinde dağılımını da incelemektedir. Yukarıda sorulan sorulara coğrafyacı şöyle devam eder; Yağmurun ülkemizdeki coğrafi dağılımı nasıldır? Türkiye'de depremler hangi sahalarda daha fazladır ?
Dağılış ilkesi sadece coğrafyaya has bir özelliktir. Coğrafya'ya kimlik kazandıran ve diğer bilimlerden ayıran ilke dağılış ilkesidir.
Coğrafya'ya dağılış ilkesini Frederic Ratzel Kazandırmıştır.

3. Bağlılık İlkesi:
Coğrafi olayların birbirleri ile olan bağlantıları da incelenmektedir. Örneğin Yağışın basınçla, sıcaklığın Güneş ışınlarının düşme açısı ile olan ilişkisi ya da Dağlık ve engebelik alanların nüfus ve yerleşme üzerindeki etkileri de incelenmektedir.

Coğrafya Biliminin Yararlandığı Diğer Bilim Dalları :

1. Astronomi: Uzay bilimi

2. Jeoloji: Yer Bilimi

3. Jeofizik: Dünyanın içyapısını inceleyen bilim dalı

4. Hidroloji: Sular bilimi

5. Meteoroloji: Atmosfer olaylarını inceleyen bilim dalı

6. Kartografya: Harita bilimi

7. Zooloji: Hayvan bilimi

8. Botanik: Bitki bilimi

9. Antropoloji: İnsan bilimi

10.Etnoloji: İnsan ırklarını inceleyen bilim dalı

11.Sosyoloji: Toplumu inceleyen bilim dalı

12.Demografi: Nüfus bilimi

Coğrafyanın Bölümleri :

Coğrafya incelemiş olduğu konuları göre iki bölüme ayrılmaktadır:

1. Genel Coğrafya

A. Fiziki Coğrafya

a) Jeomorfoloji

b) Klimatoloji

c) Biyocoğrafya

d) Hidrografya

B. Beşeri Coğrafya

C. Ekonomik Coğrafya

2. Yerel Coğrafya

A) Bölgeler Coğrafyası

B) Ülkeler Coğrafyası

C) Kıtalar coğrafyası

1. GENEL COĞRAFYA : Fiziki beşeri ve ekonomik olayların yeryüzünün tamamında ayrı ayrı ele almaktadır. Olayların meydana geliş nedenleri ve dağılışları incelenmektedir. Gözlem ve karşılaştırma yapılarak olaylar bir sınıflandırmaya çalışmaktadır. Genel coğrafya incelemiş olduğu konular bakımından üç bölüme ayrılmaktadır.

A) Fiziki Coğrafya : Yüzey şekilleri başta olmak üzere okyanuslar denizler göller ve akarsular gibi su küreyi oluşturan unsurlar da inceleme alanına girmektedir. Fiziki coğrafya denilince yeryüzünün dış görünümü aklımıza gelmelidir.

Jeomorfoloji ( Yüzey şekilleri bilimi ) : Yeryüzü şekillerinin oluşumlarını araştırır. Bunları sınıflandırır. Örneğin depremlerin meydana gelmesi gibi. Akarsuların oluşturmuş olduğu şekiller, buzul ve rüzgârların meydana getirdiği yer şekilleri jeomorfolojinin inceleme alanına girmektedir.

Klimatoloji ( İklim Bilgisi ) : Yeryüzündeki iklim tiplerini ve bu iklim tiplerinin coğrafi dağılımını incelemektedir. Örnek vermek gerekirse Tropikal iklimi meydana getiren şartlar ve bu iklimin görüldüğü yerler klimatoloji biliminin kapsamı alanına girmektedir.

Biyocoğrafya ( Canlılar coğrafyası ) : İnsan hariç yeryüzündeki diğer canlıların ( hayvan ve bitki) coğrafi dağılışını ve bu dağılışı etkileyen fiziki şartları incelemektedir. Örneğin küçükbaş hayvanların dağılım alanları ve bu dağılımda etkili olan iklim koşulları ve yer şekillerinin etkisi biyocoğrafyanın konusudur.

Hidrografya ( sular coğrafyası ) : Denizler, göller, akarsular ile yeraltı sularının özelliklerini inceler dağılışlarını açıklar.

B) Beşeri Coğrafya : Yeryüzündeki insan topluluklarının doğal ortamla olan ilişkilerini incelemektedir.
İnsanlara ait tüm özellikler beşeri coğrafyanın konusu içerisinde yer almaktadır. Örneğin İnsanların sayısı, yıldan yıla değişimi bu değişimde etkili olan faktörler, İnsanların yaş cinsiyet, medeni durum, çalışma koşulları, eğitim seviyesi gibi özellikleri beşeri coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.

C) Ekonomik Coğrafya : İnsanların yapmış olduğu faaliyetler ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır. Tarımı etkileyen şartlar, tarım ürünlerinin yetişme şartları, tarım ürünlerinin coğrafi dağılışı yine aynı sanayi, ulaşım, ticaret ve turizmi etkileyen olaylar da ekonomik coğrafyanın kapsamı içerisinde yer almaktadır.

2. YEREL COĞRAFYA: Genel coğrafyanın incelemiş olduğu tüm konular yerel coğrafyanın konuları arasında yer almaktadır. Ancak yerel coğrafya olayları incelerken bir sınır belirtmektedir ve olayları daha dar bir çerçeve de incelemektedir. Örneğin rüzgâr oluşumuna neden olan faktörler genel coğrafyanın klimatoloji biliminin kapsamı içerisindedir. Ancak Türkiye'de etkili olan rüzgârlar yerel rüzgarlar yerel coğrafyanın konusuna girer.

Hazırlayan:
Mustafa YİĞİT

3 Kasım 2009 Salı

Yıldız Dağları Bölümü

Yıldız Dağları Bölümü


Bölüm Karadeniz'in kuzeyinde Karadeniz'e paralel uzanan Yıldız Dağları'nı ve çevresini içine alır. Ortalama yükseltisi 800 m civarındadır. Karadeniz ikliminin etkisiyle bölümde daha çok yayvan yapraklı ormanlar yaygındır.

yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin kuzeybatısını oluşturur. İsmini alanın büyük bir alanını kaplayan Yıldız Dağları'ndan alır. Batıda, Bulgaristan sınırından, doğuda Durusu Gölü'ne kadar uzanır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçlarında Karadeniz iklimi etkilidr. Doğal bitki örtüsü makilik olup, yaklaşık 150 metre yükseklikten sonra ormanlar başlamaktadır. Yıldız Dağları'nın batı kısımları plâto özelliği taşır, ve bu alandaki verimli tarım arazilerinde buğday, ayçiçeği, şeker pancarı ve mısır tarımı yapılır. Küçükbaş hayvancılık oldukça gelişmiştir ve buna bağlı olarak bölümde birçok mandıra ve peynir imalâthanesi vardır. Bölümdeki başlıca yerleşim merkezleri, Kırklareli, Vize, Pınarhisar ve Saray'dır. Sanayi bakımından en önemli tesis Pınarhisar'daki çimento fabrikasıdır. Nüfus yoğunluğu en az bölümdür.

Bölüm, Marmara'nın diğer bölümlerine göre işlek ulaşım yollarından uzakta yer alır. Bundan dolayı bölgenin en seyrek nüfuslu bölümüdür.Bölümde ormancılık faaliyeti yapılır. Bunun dışında küçükbaş hayvancılık görülür. Dağ eteklerinde ahır hayvancılığı ve tarım yapılmaktadır. Ancak, tarım yapılan yerler sınırlıdır. Tarım, Yıldız Dağları'nın güney eteklerindeki plâtoluk alanlarda yapılmaktadır.

Yerleşim merkezleri İstanbul'a doğru uzanan yolların üzerine kurulmuştur.

Ekonomimize en büyük katkısı hayvancılık ve ormancılıktır.

1 Kasım 2009 Pazar

DOĞANIN EKSTREMLERİ.ppt

DOĞANIN EKSTREMLERİ.ppt Başarıyla Yüklendi!

coğrafya12 konularına ait bir sunu


Dosyayı İndirme Linki:


sunuyu indirmek için tıklayın.