24 Ekim 2009 Cumartesi

Nato komuta kontrol sorunları

NATO KOMUTA KONTROL SORUNLARI

Ege Denizi’nde, Türkiye ve Yunanistan arasında sürmekte olan mücadele, bu ülkelerin NATO çerçevesindeki ilişkilerine de yansımakta ve bazı sorunlara neden olmaktadır. 1952 yılında, NATO savunma sistemine katılan Türkiye ve Yunanistan’ın aynı kanatta yer almaları, savunma planları ve askeri sorumluluklar açısından, iki ülke arasında kimi dengelemelerin yapılmasını gerektirmiş; NATO ittifakının güneydoğu kanadını oluşturacak olan bu iki ülke silahlı kuvvetlerinin, sorumluluk sınırlarının belirlenmesi, NATO’ya tahsis edilecek kuvvetlerin bağlanacağı komutanlıkların saptanması önemli uğraşlar gerektirmiş, sonuçta, yapılan düzenlemelerle Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’ya tahsis etmiş oldukları kuvvetlerden kara ve hava kuvvetleri SACEUR Yüksek Kumandanlığı’na verilmiş ve bunların Güney Avrupa Harekat Sahası Başkumandanlığı’na tabi olmaları kabul edilmiştir. Deniz kuvvetleri ise geçici bir dönem için, “şimdilik” kaydıyla, kendi Genelkurmay Başkanlıklarının emri altında bırakılmışlardır.

1957 yılında yapılan bir düzenleme sonucunda, Ege Denizi’ndeki deniz kuvvetlerinin kontrolü Yunanistan’a bırakılmış, Türkiye’nin ulusal karasuları dışında kalan bölgelerde Yunanistan’ın komuta kontrol sorumluluğu kabul edilmiştir. Buna karşın, Türkiye’nin sorumluluk bölgesi olarak da Boğazlar, Karadeniz ve Akdeniz belirlenmiştir. Süreç içerisinde yapılan çeşitli düzenlemelerle, daha önce Ege Denizi’nin ortasından geçmekte olan hava savunma sorumluluk alanları, giderek, Türk karasuları sınırına kadar kaydırılmıştır.

1974 Kıbrıs olayları, bir yandan Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri sarsarken, diğer yandan da, Yunanistan’ın NATO askeri kanadından kopması, NATO savunma sisteminin güneydoğu kanadında önemli bir çatlak ortaya çıkarmıştır. Bunun sonucunda, NATO güneydoğu kanadında sorumluluklar yeniden düzenlenmiş ve İzmir’deki COMLANDSOUTHEAST-Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve COMSIXATAF-Altıncı Müttefik Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Türk komutanlarının denetimi altına girmiş ve adı geçen karargahlar Türk-NATO karargahlarına dönüşmüştür.

Yunanistan’ın NATO ittifakının askeri kanadından ayrılması 1977 yılından itibaren yoğun olarak eleştirilmeye başlanmış; Yunanistan, yeniden NATO askeri kanadına dönüş yolları aramaya başlamıştır. Özellikle, Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Denizi’ne ve Kıbrıs’a ilişkin uzlaşmazlık sürerken ABD’nin uygulamakta olduğu silah ambargosunun Türk-Yunan güç dengesini pek fazla değiştirmemiş olduğu anlaşılınca ve askeri kanattan ayrılma dış politikada umulan yararı sağlamakta yetersiz kalınca, Yunanistan, bu kez, 1974 öncesi koşullar altında ittifakın askeri kanadına dönmenin yollarını aramaya başlamıştır.

Türkiye’nin kararlı karşı çıkışları sonucunda, Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşü 1980 Eylülüne değin sürdürülen görüşmelerde sonuca bağlanamamıştır. Türkiye’deki 12 Eylül askeri darbesi sonucunda iktidara Ordunun el koyması, Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönmesi için gereken “olumlu” ortamı sağlamıştır. Önceden NATO Başkomutanı A. Haig aracılığı ile yürütülen Yunanistan’ın askeri kanada dönüş çabaları, 1979’da göreve gelen B. Rogers tarafından sürdürülmüş ve bu çabalar, Türkiye’de ordunun iktidara el koymasından sonra ses getirmeye başlamıştır. İhtilalden bir ay sonra, Yunanistan’ın askeri kanada dönüşü için gerekli görüş birliği sağlanmış ve Türkiye, bu konudaki vetosunu kaldırarak Yunanistan’ın dönüşünü kabullenmiştir .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder